Yine “Eylül” gelir, yine yine yüreğimde yangınlar…

“Dünya Barış günümüz kutlu olsun, bu kahpe savaşlar bitsin…



“Eylül ve aşk”




Yağmur yağıyordu; Yine ıslak hüzün akıyordu kaldırımlardan. Yağmuru severim, yağmurlu günlerde duygularım depreşir, çiçek kokarım, toprak koklarım, ağaç kokarım, yaprak kokarım. İlham gelir ruhuma, içimde hüzünlü mısralar dolaşır, bir türkü mırıldanırım, hüznümü ilmik ilmik işlerim, ufukta yepyeni bir hayat düşlerim…

Sımsıkı tuttum ellerini; Soğuk geldi elleri elime, ama ellerim sımsıcaktı, ikimizi de ısıtacaktı. Gözlerine baktım; Gözlerinde umut, yüreğinde acı, ruhunda isyan dolaşır. Seviyorum lan ben isyanı, insanda biraz isyan olmalı, yoksa ne farkımız kalır eşekten, inekten, koyundan. Biz koyun değiliz, insanız biz insan. Üretiriz, paylaşırız, yaratırız. Düşünürüz, sorgularız, yargılarız…

Asiydi; İlk defa çıkıyordum böyle asi bir kızla “Aşık oluyorum galiba” kısa siyah saçları devrimi çağırır, direnci suskun bıçak, sesi içime işler, pimi çekilmiş bomba gibi yüreği vardı. Tutmasam patlayacaktı…

Denize özenirdi; Sırtında yeşil mont, ayağında uzun bot, yüzünde umutlu gülümseme, omzunda ağır yük ; “Düşün derdim gülüm, memleket bizden büyük.” Hayır! derdi kızarak; “Devrimler küçük başlar, bilinç büyütür, birlik yenilmez kılar, cesaret tarihe damgalar…

Saman alevi gibiydi duygudan duyguya sıçrardı. Hayalleri vardı, anlatırdı. Anlattıkça coşardı, bir gülerdi, bir ağlardı, asla vazgeçmezdi hayallerinden, umutlarından. O konuşunca susardım, benden kopmasından korkardım. Ah bir mümkün olsa ütopyasını ona avucumda deniz gibi sunardım…

Ama gerçekler acı, hayat acımasızdı. Yokluk boydan aşmış, sefalet diz boyu, çaresizlik gözlerden okunur, duvarlar üstüme gelir, sokaklar, kapılar, pencereler, balkonlar suskun, insanlar korkmuş, yumruklar sıkılmış, yaşam ağır gelir, analar durmadan ağlar, çocukluğum, umutlarım, hayallerim, sokaklarım tutulmuş, barikatlar dizilmiş, mevziler kazılmış, umutlar törpülenmiş eller tetikte, kahpe ölümün gölgesi her yerde dolaşır, hayat pusu kurmuş, her köşede, her pusuda; korkaklar, kalleşler, hainler, satılık köpekler, iş birlikçiler, paralı tetikçiler…

İşkence avluda bekler sıradakini. Acılar tarif edilmez, ülkem kan içinde, Eylül darbesi bu bir daha yaşanmaz, hiçbir faşist darbe ıslak eylüle yakışmaz…

Eylül aşk ayıdır; içimde ılık sıcaklık, yüreğimde bir yara, hiçbir cunta vuramaz hayalimizi, sevgimiz her darbeden büyük, aşkımız ülkem kadar güzel, umudumuz hep taze, özlemimiz mutlu yarınlar…

Eylül’üm ismin yakışmaz hiçbir darbeye. Oysa biz tarihe sığındık, tarih bizi yargılar. Seviyorum Eylül seni, gerisi yalan, yazsın bütün kitaplar işte geriye kalan…




Serdal Göçmen
www.kafiye.net