ŞEM




Aynı cevher üzeri yaratılmış insanlar

Hepsine ayrı ayrı kardeşlik borcumuz var

Bize bahşedilenle, ayrılırken hayvanlar

Öyleyse neden fazla bu kadar hıncımız var




Ayak dirediğimiz inatçı fikir bizde

Kitabına uydurup yazılan zikir bizde

Gönülde pasaklılık, yıkanmayan kir bizde

Dilde tartılmayan laf, akılda vincimiz var




Göz açmış kundağında kimi Musa Soyu’ndan

Kimi çobanlık etmiş peygamberin huyundan

Kimi attan inmemiş dedem Kayı Boyu’ndan

Gel gör ki bocalayan yaşlı ve gencimiz var




Yokluk dün çoktu bugün nimet çoğalıverdi

Çile çeken eskiler saklar bir öğün yerdi

Hekimlerse ’’mideyi fazla doyurma’’ derdi

Ruha sinsi yerleşen sadist bir burcumuz var




Babasının ilmiyle övünüp gezen, vasat

Çok bilmiş, bildiğinden toplayamazken hasat

Şan-şöhret arkasında ego büyürken rahat

Huyumuzu saklayan sinede hurcumuz var




Ferhat sevmek bilmezse Şirin olmak mı? Nasıl

Sevgililer şımarmış, ilişkiler mayasıl

Vicdan operasyonu virüs gibi velhasıl

Varlığı üzüp geçen ne çok da harcımız var…


Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net