EGE ÖZCAN

BEN EGE ÖZCAN

2007 Ankara doğumluyum. Altı yıldır İzmir’de yaşıyorum. Koca Türk Koleji 7. Sınıfta okuyorum. Boş zamanlarımı kitap okuyarak, deneme yazıları yazarak, futbol  oynarak geçiriyorum.

Anılarımdan oluşan bu deneme yazılarımı kitap olarak değerlendireceğim.  Yazılarımı okuyan herkese sevgi  ve saygılarımla.



KİM DERDİ Kİ…

Yıl 2019 “ 6 haziran” ay dedemi kaybettiğim gün! Çok çok kötü bir yaz başlangıcı diye düşünmüştüm. O yaz tatil bile yapamadan geçmişti.  Yeni bir yıl 2020 güzelliklerle gelecekti.

Kim derdi ki, 2020 kabus gibi çökecek!!!  Şubat tatilinde keyfim yerindeydi. Kuşadası’ndaki futbol turnuvası güzel geçmişti. Kısada olsa tatil yapabilmiştim. 2020 yazında Kuşadası’na taşınmayı planlamıştık.

Nisan ayında doğum günümüz için planlar yapıyorduk. Ancak 2020 mart ayı çok tehlikeli ve büyük bir salgın ile yaşamımıza girdi. Tüm dünya gibi ülkemizi  covid19 belası sardı. Önceleri bu durumun çok önemli olmadığını düşünmüştüm. Ancak 16 mart’ta okullar tatil oldu.

Okullar geçici bir süre tatil oldu. Gittiğim futbol kulübü kapandı. İlk günler evde olmak sıkıcı değildi. Erkenden kalkıp okula gitmek yoktu. Ders çalışmak yoktu. Sınavlar, zorunluluklar yoktu. Evde de top oynayabilirdim nasıl olsa! Hem bu salgın kısa sürede geçer giderdi.  Ben; dinlenmiş, tatil yapmış olurdum. İşte böyle sanıyordum ki, insanlar covid 19 salgını nedeniyle ölmeye başladı. Kabus git gide artıyordu. Ülkemizi değil bütün dünyayı salgın tehdit ediyor, ölümler gün geçtikçe artıyordu. Başta ülkemizde ve tüm dünya ülkelerinde çok büyük önlemler alınıyor, yurt dışı ve yurt içi seyahatlere yasaklar geliyordu.

Evden çıkmadan 3 ay geçmişti. Günler geçtikçe evde çok sıkılmaya başladım. Her gün aynı şeyleri yapmak beni çok yoruyordu. Çok geç yatıyor ve çok geç kalkıyordum. Uyku, yemek, eğitim, spor düzenim bozulmuştu. Her şey ama her şey çok sıkıcıydı. Neden bu yıl?  Neden bu salgın?  Neden her gün bu kadar insan ölüyordu!

Biz de hastalanacak mıydık? Tüm bu düşüncelerle korku dolu ve bir türlü uyanamadığım kâbuslar yaşıyordum. Sanki uyanınca her şey normale dönecek! Sabah erken kalkıp; okula gidip hafta sonu kulübüme devam edecektim. Kıymetini bilmediğim sıradan gelen her şey bana çok güzel geliyordu şimdi. Okula gitmek, kulübe gitmek, yürüyüş yapmak, seyahat etmek, her taraf gitmek, alış veriş yapmak, parka gitmek gibi.

Sıradan şeyleri çok özlemiştim. Maskesiz yürüyüş yapmayı çok istiyorum.

Ne acayip bir yıldı! “2020” Ne zaman bitecekti bu kâbus! Bahar mevsimi, yaz mevsimi geçmiş, sonbahara mevsimi gelmişti. Stres altındayım!  Her gün insanlar hastalanıyordu. Dünya sanki bir bilinmedikle savaşıyordu. Üstelik her şey daha kötüye gidiyordu.

Şu an on üç yaşındayım. Ergenlik dönemindeyim. Kâbus dolu günler, aylar geçiyordu. Sonbahar  bitmiş, kış mevsimine girmiştik. Bu kâbus yılı bitiyordu artık. Ancak kâbus yılı bitiyordu artık. Bu hastalığa neden çare buluna mı yordu? Aşı birçok ülke tarafından bulunmuş, ama hastalık daha da çoğalıyordu. Yeni yıla bu salgın hastalık ile girecektik. Sanırım biz çok şanssız bir nesil olduk.

Teknoloji , bilim bu kadar ilerliyor, Mars’a seyahatler  düzenleniyor, ama tüm dünyadaki  tüm toplamı bir çay kaşığı kadar olan covid 19 virüsle bir yıl geçmiş ama çare bulunamamıştı. 

Özgür değildik. Sanki yarı kapalı bir ceza evinde yaşıyorduk! Ben ve yaşıtlarım çok şanssız bir nesildik. Bu düşüncelerle bu güne kadar dünyaya kâbus gibi çöken salgınları araştırdım. Bugün unuttuğumuz pek çok salgın hastalıklarının olduğunu gördüm.  İnsanlar; gribi, cüzamı, veba salgınlarını unutmuş
gibi. Suçiçeği, kızamık…

Umarım eski salgınlarda olduğu gibi aşı bu salgını da bitirir, ama bu ne zaman olacak?

Bu yıl bana; soru sormayı, bu dünyanın geleceğini sorgulamayı öğretti. Dünyada var olmamızın amacı neydi? Bu salgınlar, depremler, seller, taşkınlar, yangınlar, çeşitli felaketler. Dünyayı, çevremi neden bu kadar kirletiyorduk! Her şeyi elimizle neden yok ediyorduk!

Sırada kuraklık mı vardı? Ülkemiz Afrika gibi susuz mu kalacaktı? Denizleri, doğayı, gölleri, havayı, her şeyi kirletiyorduk. Dünya tüm bu çaresizliklerle savaşıyordu. Tamda bunları düşünürken bir de deprem kâbusu eklendi korkularımız! Depremi yaşadığımız o gün; annem mutfakta yemek yapıyordu, anneannem uzanıyordu, ben de koridorda futbol oynuyordum.

Korkunç bir sarsıntı ve gürültü ile birlikte annemin; “Ege” diye bağırdığını duydum. Koşarak annemin yanına gitmek istiyordum, ama yürümek çok zordu. Koridorda buluştuk ve üçümüz de bir birimize sarılarak depremin sona ermesini bekledik. Yere diz çökmüş, öylece depremi bitirmeye çalışıyorduk.

O an dokuz katlı binanın çökeceğini ve öleceğimizi düşündüm. Biz binanın giriş katında oturuyorduk. İlk şoku atlattıktan sonra hemen dışarıya fırladık. Arka bahçedeki ota parka doğru koştuk. Bahçedeki çakıl taşları ayaklarıma batıyordu. Ben dışarıya çoraplarımla çıktığımı o zaman fark ettim. Hava serindi. Korkudan titriyor, soğuktan üşüyordum.

Annem içeri girerek; hızlıca mont ve ayakkabılarımız alıp çıkmıştı. Tüm komşularımız park yerinde toplanmıştık. Hava kararana kadar otoparkta arabamızın içerisinde bekledik. Depremde birçok binanın yıkıldığını, ölü ve yaralılarının öğrendiğimizde çok üzüldük. İçeride deprem, dışarıda salgın! Hayat sanki sabrımızı deniyor, bizi imtihana çekiyordu! Bu sebeple salgından sonra taşınma kararı aldık. Deprem çok korkunçtu!

Uyanıp her şeyin bir rüya olmasını dilediğim günlerden biriydi. Bu gerçekten zor bir yıldı! Evde oturarak yorulduğumu hissediyordum.

Bu seneden nefret ettim! Gelecek sene de bu seneden çok farklı olacak gibi gözükmüyor. Oysa ben özgürce yürümeyi, koşmayı, sarılmayı, futbol oynamayı, yağmuru, denizi, güneşi, tatili, yüzmeyi çok ama çok özledim. Bir yaş daha büyüdüm ama daha doğum günümü kutlayamadım. Umarım yeni senede nisan ayındaki doğum özgürce ve gönlümce kutlaya bilirim. 2020 hayatın ne kadar değerli olduğunu, sıradan gibi gözüken her şeyin çok önemli olduğunu, sağlığın önemini, küçük şeylerden mutlu olmayı öğrenmemi sağladı.

Bu salgın biterse artık hiç evde vakit geçirmek istemiyorum, koca bir yıl kaybettik. Sanırım yeni senede kayıplarımızdan olacak. Endişelenmek ve korkmak duyguları çok zormuş. Sürekli hastalanma endişesi, sürekli evde oturmak çok korkunçtu. Bende bu yeni deneme yazılarımı yazıp kitap olarak basılmasını umuyorum. Belki çok çok ileride çocuklarıma anlatabileceğim kabus yılı olan “2020”.

Belkide başka başka salgınlarla savaşacağımız yıllarda gelecek. Bana göre  şu dönemde yaşayan biz çocuklar şanssız bir nesiliz. Çevre kirliliği, denize girdiğimizde yüzerken yüzümüze  çarpan çöpler, her şeyin çöplük gibi atıldığı plajlar. Parklara çöp atan büyükler. İçtikleri sigarayla açık havada bile sağlığımızı bozan insanlar! Yediğiniz sebzenin, meyvenin tadını bile alamadan zehirlenen bizler!Tüm bunlara sebep olan siz büyükler, siz büyükler!…

Bize ne kadar kirli, ne kadar çirkin, ne kadar çarpık, ne kadar korkunç bir dünya bırakıyorsunuz! Tabi ki bu salgının suçlusu da sizlersiniz! Sorumsuzluklarınızla biz küçüklerden sorululuk bekliyorsunuz! Ölen ve hastalanan tüm bu insanların sorumlusu sizlersiniz!

Umarım bizler daha iyi bir dünyada büyüyerek sorumluluk sahibi yetişkinler olabiliriz. Daha iyi, daha güzel, sorunsuz bir dünyaya uyanmak dileğiyle.


26.12.2020/Cumartesi Karabağlar

Ege  Özcan
www.kafiye.net