Çalınan Umutlar


Yine gecenin 3. 13’ü, ben geçmişe takılı hatıralarımla değerli okuyucularıma ve güzel dostlarıma yaşanmışlıkları örnek vererek toplumun sosyal yaralarına dikkat çekmek istiyorum. Okuyacağınızı çok iyi biliyorum ve şimdiden teşekkür ediyorum iyi ki varsınız güzel insanlar. 2004 eylülü. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi onkoloji binasında rastladım ona. Sırada beklerken biraz sohbet ettik. 14 yaşında ama 12’sinde gösteriyordu. Beyaz başörtüsünü ensesinden arkaya bağlamış elinde bir tomar kağıt solgun elbisesinin altında incecik bacakları ayağında kara lastikler. Benimle konuşurken gözleri etrafı dikizliyor, izleyeceği filmin sahnesinde gezintiler yapıyordu. Çok da cana yakındı, ürkek bir ceylan gibi hem çekiniyor hem de insanın ruhuna yüreğine öyle işliyordu ki alıp bağrıma basmak geldi içimden.

İç Anadolu bölgesinden gelmiş anne baba okuma yazma bilmediği için onlar kapıda oturuyor. O ise kendi işlemlerini dolaştırıyordu. Tanıyı unuttum yanlış hatırlamıyorsam göğüs kanseri veya lösemi idi. Bu çok uzun sürecek külfetli bir tedavi olmasına rağmen bu çocuk nasıl altından kalkacaktı. Biraz sonra onunla birlikte dışarı çıktım anne baba ile tanıştım. Anne ayağında yün çoraplar yine kara lastik sanki tarladan gelmiş gibi üstü başı eski, pejmürde bir halde tam bir Anadolu şivesi ile konuşuyor baba ise kafasına yere eğmiş sadece düşünüyordu.

Köyden gelivedik, elde avucta yok, netçez bilmem ki. Adım atsak para, yatcek yer yok adam kaldı ortada. Akrabalara gidiyor, yük oluyoruz. iç Anadolu’dan ta bula gada geldik Allah yardımcımız olsun. O konuştukça düşünceler beni alıp götürüyor, yoksulun garibin halini düşünüyordum. Keşke hastanenin misafirhanesi olsaydı en azından hasta yakınları geceyi geçirebilirler kartonların üzerinde sabahlamazlardı. Sosyal devlet buna çözüm bulamaz mıydı?

Kızcağızın tedavisi başladı, Çok da iyi gidiyordu gözleri ışıl ışıl, sözleri umut doluydu. “Göreceksiniz, ben çabucak iyileşip köyüme döneceğim annem babam çok perişan oluyor onlara çok üzülüyorum” diyordu. O zamanlar (şimdi bilmiyorum nasıl) bazen trombosit setleri anlaşmalı yerler de bulunmuyor para ile temin ediliyor sonra iade alınıyordu. Enjektör, anjiyo kart, serum ayarlayıcı, enjektör, bant hepsini sevkli olunmasına rağmen hasta yakınları karşılıyordu. Artı muayene parası, bel suyu ,(BOS) parası kemik iliği ücreti daha buna benzer bir sürü masraf hasta yakınlarından temin ediliyordu.

Ne kadar zor durumda olanlar vardı hangisini anlatayım ki ben kızımıza döneyim en iyisi. Kimler yardımcı oldu ise o günün parası ile 2,5 milyar yardım toplanmış bugün kaç liraya tekabül eder bilemiyorum 16 sene önce. Allah razı olsun kimler yardım etti ise onların mutluluğunu yüzlerindeki tebessümü sevincini size anlatamam. Onlar adına hepimiz çok sevinmiştik. Bir akşam üstü baba minibüse binince parayı çaldırmış! Şimdi ne kadar üzüldüklerini siz düşünün. Kızımız soldu, göz kapakları üstünde beton yığını varmış gibi kapandı açmak istemedi, annenin iki gözü iki çeşme kuruşsuz kaldılar. ,…………………………………….

Uzun bir zaman görmedim onları herkes kendi derdinde çünkü, sanırım başka servise gitti.Bir bayram günü anne ve babanın kolunda kızımız zayıflamış bir deri bir kemik halde servise geldi.” Beni kurtarın beni kurtarın ızdırabım çok yaşamak istiyorum, köyüme gitmek istiyorum” diye yalvarıyordu. Yer olmadığı için çocuk acile götürdüler. Orada anne ile baş başa kalınca annesine” anneciğim sana bir şey itiraf etmek istiyorum köyde benim sevdiğim bir çocuk var eğer iyileşirsem beni ona verir misin” der. Anne hemen telefonu ona uzatıp hadi ara da konuş kızım sana da moral olur diye cevap verir. Sevinçle telefonu eline alan kızımız numarayı çevirir ancak telefona bir kadın çıkar” oğlum evde yok”. Sessizce telefonu kapatır kolları iki yana düşer. Anneciğim “lavaboya gitmek istiyorum yardımcı olur musun der. Anne lavobadan lazımlığı getirir ne görsün! Kızımız sevdiğine Seni seviyorum diyemeden kanatlanıp uçmuştur O’nu gerçekten sevenin yanına.

Burada şunu söylemeden geçemeyeceğim, eminim ki o parayı çalan o yavrunun umutlarını, hayatını geleceğini karartan şahıs eminim aynı hastalıkla can vermiştir veya verecektir. Bu dünya et kulum bul kulum dünyası. Nitekim çevremizdeki örnekler, yaşanmışlıklar bizi bu kanıya götürdü.

Mekanları cennet olsun nur içinde yatsınlar ana kuzuları.

😔

DÖNDÜ DEMİR ŞİNEL YÜREĞİN SESİ’NDEN
www.kafiye.net