KEŞMEKEŞ


Dipsiz kara boşluğun unutulmuş yerinde
Boyun büküp çatılan kaşlar gibi yorgunum
Zamanın gerisinde, hiçliğin eyerinde
Sağa sola eğilen başlar gibi yorgunum




Kardelenler boy verir, şebboylar sıra bekler
Büyürken kozasında rengarenk kelebekler
Henüz anne sütünden kesilmemiş bebekler
Göç yolundan ayrılan kuşlar gibi yorgunum




Keşmekeş sokaklarda üç buçuk atar ibre
Hayat şarap şişesi, nefesler yarım libre
De hele çapsız dünya, yarınlar kaç kalibre?
Kör kurşunlara gelen döşler gibi yorgunum




Ruhlar bile kaçarken bedenin tam aksine
Ceset kokusu sinmiş toprağın günahı ne?
Ölüm ile öpüşen, avurtu çöken nine
Ağzındaki emanet dişler gibi yorgunum




İnsan kısır döngüde evrilir içe dışa
Her doğum bir ölümdür, istersen yüz yıl yaşa
Eksi otuz havayı yok sayan Enver Paşa!
Sarıkamış’ta yatan kışlar gibi yorgunum




Büyüdüğü iklimde kendine yön veren us
Kimi zaman bir damla kimi zaman okyanus
Sırtında kırk yıl odun taşıyan koca Yunus!
Ayaklarına değen taşlar gibi yorgunum




Başımda uğuldayıp duran ey ulu sedir!
İçime çöreklenen bu duman, bu sis nedir?
Ali’ye Zülfikarı hediye eden Bedir
Kerbela’da dökülen yaşlar gibi yorgunum



08/10/2020-Manavgat/Antalya
Sibel Orcan ( Maralı )
www.kafiye.net