Nur Topu Gibi Bir Yazı

Nur topu gibi bir Yüklem’im ben.. Ne varsa payına düşen, tek başına yüklenebilen.. Ağlarım, Yıkılırım! Küserim zaman zaman!? Giderim hatta.. Ama kimseyi üzmeden hepsini “ben” yaparım.. Sadece ben..Hayatımdaki düşüşlerden kimseyi sorumlu tutmam.. Tutamam.. Tek başıma hakkından gelirim hepsinin..Kimseye ihtiyacım olmadan.. Coşarım, Oynarım, Gülerim, Eğlenirim.. Yine tek başıma yapabilirim hepsini..  Ama neşemi bulaştırmayı da severim hani..
….
Şu iç’e yolculuk vaktinden kalanlar bunlar bana.. Sağlıklı düşünebilmek için ancak geçebilmiş yeterli zaman meğer.. O yüzden yeni yeni gördüm gücümün büyüklüğünü.. Yeni yeni fark ettim herhangi bir özneye gerek duymadan da ayakta kalınabildiğini…. Farkına varabilmek için devrikliğimin nedeninin, bir baba kral’ın gidişi yüzünden olmadığını; Bunu yaşamayı kendimin istediğini.. Kendime acı çektirmek için bunu öne sürdüğümü.. Ancak anlayabilecekmişim 4 yıl sonra ne diyeyim.. Sadece kendi çabalarımla yara almış prensesliğimi ön plana çıkartmak adına olduğunu devrik cümlelerimimin.. ancak anlayacakmışım..

İyi ki de böyle bir zaman yaratmışım kendime ben.. İç’e yönelmişim olabildiğince.. Yoksa duyurulduğu üzere yetim bırakılmış soyağacımda ismi “kardeş” diye asılı olanın, anne olmuş haberi ile yaprak gibi titrerdi zavallı kalbim.. Yet(t)im diyemezdi bir koşu.. Beni güçlendiren her acımı seviyorum ben.. ( dedikodu yapmayın..vallahi ben uğraşmadım. Kulağma su kaçırmaya çalışanlardan biliyorum. Uğraş onların uğraşı… Yoksa dedim ya banane?!) Eninde sonunda tttiğini bulur herkes.. Ettiğini yaşar.. Yıllar önce seçtiği hayatı yaşamak üzere giderken, geride bıraktıklarını darmadağın eden kararlıllıkları hakettiklerini getirsin bebekleriyle ailesine.. Ne diyeyim.. Duymak istedikleri tepkimse, tepkim açık.. net..  “Haketikleri ölçüde” iyi olsun hepsi.. mutlu olsun.. O kadar..

Ve bilsinler, aman diyeyim..Yumurta falan toplamaya çıkarlar öyle adettendir falan misali.. Niğde’ye gitme vaktidir.. Dört yıl evvel, sesimi duysunlar diye çırpınırken kaybettim ben tüm kimliklerimi! Üzgünüm yani.. Ehh elinde avucunda olan abla kimliği de gidişleriyle birlikte yok olan birine, çocuk doğdu diye başka kimlikler takıp takıştırıp yakıştırıp gelmesinler.. Hani ben söyliyeyim tedbrimi alayım da.. bu kez habersizce indirebilecekleri 2. bir balta ile zarar görmesin ailem.. Daha fazla kırılmasın herşey..

Eveeet.. İşte böyle. İnanın pencereden dışarı bakarken seçtiğiniz acı sadece sizin.. inanın? Sizin ağlamanız, ağlatanların umrunda değil.. Vallahi.. Nasılsa telafi ederim mantığıyla sizi üzmelerinin önemsiz olduğunu düşünenlerden, lütfen uzak durun.. Değer asıl siz’siniz.. Bakın.. Tanrının yarattığı evren üzerindeki her canlıya sadece bir tek kez yaşama şansı verdiği “gün”ün güzelliğine? Bakın bir? Onlar gülerken yakışıyor mu hüzün yüzünüze? Gün’ünüzü hiçkimse için heba etmeyin.. Sörf tahtası üzerinde yolculuk ederken dengemiz elbet şaşıracak bazen.. Bocalama süresini mümkün olduğu sürece kısa tutun kendinize.. Arada bir yol hafifçe sapacak elbette.. Uzayacak.. Ama aslolan yazarken rahatlamak, tecrübeleri paylaşmaksa da, buna engel olmayacak kalemin sahibi.. Öyle değil mi? Mutlu olmanın kuralı, bencillik sınırına vardırmadan olayın boyutunu, kendini düşünmek öncelikle.. Ve bu zaman zarfında da yaptığı işten keyif almayı unutmamak.

Yoksa insan, sadece düştüğü zamanlardan nefret etmekle geçirirse hayatını; Rüzgar,güneş dalga ve beden’in müthiş kombinasyonu arasında geçen küçücük ama bir o kadar eşsiz zaman dilimine de yazık etmiş olacak.. Düşünün derim dediklerimi.. Rüzgarların ruhunuzu arındırması, Suların her daim sizi taze tutması. Güneşin kalbinizi ve duruşunuzu güçlendirmesi dileği ile,Tek başınıza Yüklem olun siz “mutluyum” deyin kendinize.. Mutlu olun. Öyle ya bize acı çektirmeye uğraşanlardan bir tek fazla gün görebileceğimiz garantili mi?

Seviyorum hepinizi..
Keyifli yazılar,
Keyifli nice yazılarda daha görüşebilmek dileği ile..

Ceyda ARSLAN
www.kafiye.net