UYARI VE ÇAĞRI 

“Herkesi affedin ancak vatanınıza ihanet edenleri asla! ” Hz. ALİ

2017 Aralık ayında, Alaşehir devlet hastanesi fizik tedavi uzmanı Emin Ekiz tarafından, hilafsız polikliniğe başvuran her hastaya aynı ilaç firmasına ait kortizonlu iğne yapıldığı; dahası sadece kalça kırığı olmuş, ameliyat edildiği takdirde ölüm riski yüksek olan çok yaşlı hastalarda, son çare olarak tercih edilmesi gereken, tek dozda böbrek yetmezliği gibi ağır yan etkileri ve 1 tanesi 500 TL olan ilacı da, rapor gerekmeyen altmışbeş yaş üzeri hastaların hepsine yazdığı gibi, yaşı tutmayan genç hastalara da kemik yoğunluğu ölçüm cihazının ayarı bozularak ya da sonucu yükseltilerek kemik erimesi raporu çıkarıp yazdığı, hastaların eczaneden alıp getirmesini istediği ve klinikte serum içinde yaptırdığını tespit ettim.

Tanık olduğum gün klinikte yüze yakın hasta aynı, LANİCZOL adlı ilacı yaptırmak üzere beş ayrı kuyruk olmuş bekliyordu. Görevli hemşire hanıma bu katliama niçin alet oluyorsunuz dediğimde, haklısınız ancak biz emir kuluyuz, doktorun yazdığını yapmak zorundayız dedi.

İstişare halinde olduğum dürüst eczacılar da, biz bu ilacı önceden yılda bir tane zor satardık, birden yüzlerce satmaya başladık dediler. Hatta peşpeşe ilacı almak üzere eczaneye gelen anormal yüksek kemik erimesi çıkmış genç hastalar nedeniyle şüphelendikleri için doktoru uyarmak üzere aradıklarında, doktorun, korkmayın, bu öyle bir şirket ki hiçbir şey olmaz dediğini de ilettiler.

Araştırmam sonucunda aynı katliam ve soygununun sadece Alaşehir devlet hastanesinde değil, tüm yurtta yapıldığını da tespit ettim. Vatandaşlık ve insanlık görevim gereği, yetkili birimlere şikayetle, savcılığa suç duyurusunda bulundum ancak, iki buçuk yıldır yazışmalarla oyalanıldı. Sağlık bakanlığından, bana da e- posta ile bilgi verilen, hastada kemik erimesi tespit edilmiş olması dahi bu ilacı yazmak için yeterli kriter değildir kanaati bildirimi sümenaltı edildi. Üstelik kemik erimesi olmayan hastalara yazılıyor.

Açılan dava nedeniyle, defalarca ilacın fiyatı düşürüldü, yıldırma taktikleriyle vazgeçtiğim düşünüldüğünde tekrar yükseltildi. 2019 Nisan ayında, fiyat farkı gerekçe gösterilerek ilacın toplatıldığı bildirisi yayınlandı, ancak daha sonra tekrar piyasaya sürüldü, soygun ve katliama devam edildi.

Elimden geldiğince sosyal medya, yöresel basın siteleri aracılığıyla insanlarımızı uyarmaya, en azından bir kısmının kurtulmasına vesile olabilmeye çalıştım. Oradan oraya sevk edilerek yokuşa sürülmekle, iki buçuk yıl süreyle maruz kaldığım zulme rağmen davanın peşini bırakmadım ancak tek başıma gücüm de yetmedi. Sonuç alamadım. Ancak kapatılmasını önleyebildim.

Bir ay önce, sağlık müdürlüğünün yanıltması ile kaymakamlık makamı tarafından doktor hakkında soruşturmaya gerek olmadığı kararı verildi. İtiraz ettim. Önce reddedilen itirazım, delillerle kaymakamlığa başvurum üzerine kabul edildi. İki buçuk yılın sonunda nihayet mahkemeye sevk gerçekleşti.

Kararın çıkması ve yargılama sürecinin de çok uzun sürebileceği ön görüsüyle ve aynı hastanede hala, üstelik artık sadece fizik tedavi uzmanı değil, ortopedi uzmanınca da aynı ilacın yazılmaya devam ediliyor olması, kadın doğum uzmanının kemik yoğunluğu ölçümü isteyip yüksek sonuçlu hastayı fizik tedaviye sevkederek soygun ve katliama ortaklık ettiği, hatta aynı hastaya üç kere tekrarlamak gerekir açıklamasıyla üç adet yazılıp yapıldığını öğrenmekle, olayın korkunç boyutlara ulaştığını anladım. Alternatif çare olarak, basın aracılığıyla, hem ciddi mağduriyet, risk altındaki insanlarımızı uyarmak, hem de bu konuda etkili olabilecek yetkililere, görevlilere, herkese bu katliam ve soyguna güç birliğiyle dur deme çağrısı yapmaya karar verdim.

Benim de mağduru ve tıbbi laboratuvar teknikeri olarak yıllarca tanığı olduğum, en az otuz yıldır, kanser ilaçları, kortizonlar, ağrı kesiciler, psikiyatri ilaçları ve gereksiz ameliyatlar, protez takmalarla devam eden bu katliam ve soygun en son kemik erimesi ilaçlarıyla, en kötüsü olan Laniczol adlı ilaçla da adeta nokta vuruşu etkiyle, soykırım boyutunda sürüyor.

Laniczol adlı ilaç yapılan insanlarımız, sinsice böbreklerini kaybedip diyalize mahkum edilirken, yazılan her ilaç ile devletimiz de soyuluyor. İsrail menşeli bu ilaçlarla, bu hain planla hemde paramızı da kaybetmekle devletimizin altı oyuluyor, SOYKIRIMA MARUZ KALIYORUZ. Hasta ve sakat bir millet haline getiriliyoruz.

İhbarların önemine binaen,
yetkili kamu görevlilerinin
gereğini yapmamasıyla, ciddi hayati risklere rağmen, binlerce vatandaşımız haksız kazanç metaı yapılıyor. Söz konusu kayırmalar, görevi kötüye kullanmalar, ihmallerle kamu zararına neden olunuyor.

Bu sıradan, basit bir rüşvet- yolsuzluk olayı değil, maddi çıkar uğruna kendi milletine soykırım uygulanması suçuna ortaklıkla, bindiği dalı kestiğinin de farkında olunmadığı ahmaklıkla vatanımıza- milletimize ihanettir…

Bu hepimizin geleceği, devletimizin, milletimizin bekası adına hayati tehlikeye karşı, yetkilileri, sivil toplum örgütlerini, etkili olabilecek tüm meslek guruplarını, mağduriyete maruz kalmış, özellikle bu soygun ve katliama alet olmuş, tanık olmuş doktor, eczacı ve tüm sağlık personelini göreve çağırıyorum. Hepbirlikte, güç birliğiyle insanlarımıza, sağlığımıza, çalınan paramıza, vatanımıza sahip çıkalım. Çok geç olmadan inşallah…

Adevviye Şeyda Karaslan
08 Haziran 2020

Yazıyı kopyalayarak paylaşma, basın organlarına ulaştırmakla, dualarınız ve müsait olanlardan muvaffak olabilmemiz niyetiyle Fetih suresi okuyarak desteğinizi bekliyorum. Şimdiden teşekkürler, sevgiler..


www.kafiye.net