Muhteşem Hikayeleriyle Necdet Ekici

‘’Çolpan Yıldızı ,Yüreğimi Sana Bıraktım ,Yüreğimde ki Cemre ,Gül Olacaksın , Arzu ile Kamber ‘’

Yakamozlar yürürken sağımlarından kuşların başlayan o armoni en baskın sesin çığlıklarını haykırmaya; yarı şiirdir yarı düş hissedilenler o öykülerin koynunda duyduğumuz! Göğsünüzde kanatlanır ıslak bakışlı yavruları kuşların; alır sizi, alır en ırağına düşürür sevdanın. İçin için yanarsınız ağlak bir kemanın bükülen belinde. Yağmurlar ağlar bulutlar dolu dolu öylesi bakarken koynunuzda ağlayan size bir çocuk vurulur. Belli mi olur; belki bir kız, belki bir oğlan Anadolu’nun iyotlu dimağında bozkırlara doğru estirirken.

Çolpan Yıldızı’dır o göl maralı, gök maralı, mavi kuğu ayaksız hümadır çırılçıplak diyarlarınıza sinen, yürüyüşünde kopan yüreğinizdir kan kırmızısı dökülen güllerin dudağıdır. Alır ya sizi, ah alır yadına düşürür dem dem hasret hasret sevdanın. Çağlayanların köpüklerinde arınırken gün göğsünüzden yansıyan güneşin sızısına. İçlenip ağlayacak gibi olduğunuz da o ifade belirir gülce gül biraz diye haykırır o çekik gözlü ceylanın ardından.

Öylesi bir sevdadır ki yanık yanık öbek öbek Orta Asya’nın kucağından haykıran! Kafkaslara yayılan çıvgınların o tiz sesini bastıran çığlığıyla öylesi bir sedadır ki yüreği alabora eden. “Öldüm, ölüyorum Allah’ım!” dediğiniz anda o ceylan gözlü güzel çıkıverir koyaklarından göğsünüzün, içinizde cam kırıkları kanatlarınızda o çatırtının çıkmak bilmeyen acısı. Sırtınızda kara saplı hançer gibi öylesi acıtır ki sizi uçup konmak istedikçe yârin yüreğinin kıyısına daha da duyulur sesler çat çat içinizde kanatlarınızın kırıkları ve nefesinize takılan tüyleri cahilliğinizin. Bir daha tüylenemez yavrular, uçamazlar öylesi giderken Çolpan Yıldızının ardından…

Sonra Nazlı Senem gelir, o güzel Senem o aşk kuğusu sarar her yanınızı baharlar o güzel gözlerinde yıkanırken nisanlar unutulmayan sevgiliye uçup gider ucu yanık bir mektup Nazlı Senem’in gözyaşlarıyla. Kimler ağlamaz ki? Sıcacık somun bile ağlar, o acıyla pişer sabilerin önüne gelmek için, bir çocuğun açlığında susmak için. Doydukça bütün o çocuklar bir parça da olsa diner somun, diner Nazlı Senem’in filesinde! Kapıcı gelir yorgun ayak…

Konar omzunuza. Bir dost eli okşar yüreğinizin başını. Kimimizin Halil Efendisidir, kimimizin Kapıcısı canımızı, malımızı emanet ettiği; şimdilerin Mehmet Bey’idir horlanan ,dışlanan, aşağılanan ,değeri hiçbir zaman bilinmeyen emekçilerimiz, işçilerimiz borçlu olduklarımızdır.

Arzu ile Kambere dalarsınız bir ara. Aşkın onurunu koruyan yazarımızın, hocamızın o güzel anlatımıyla büyülenirken aşkın kutsal oluşunu bir daha anlarken yasak aşk denen şeyde aşkın onurunun ne olduğunu, gerçek sevdanın nasıl olduğunu öğrenirsiniz hikayenin insanı vuran derinliğinde.

Öyle ya; aşk sonsuzdur, aşk dokunulmayandır, kirletilmeyen el değmemiş sudur sonsuzluğun koynundan öyle nazlı öyle edalı akan. Artık zamanın bozulması insanların aşk anlayışlarının değişmesiyle aşkın gerçekte ne olduğunu daha iyi anlayacaksınız öykümüzün dehlizlerinde.

Türk örfünü, adetlerinin kirletilemeyecek kadar yüce olduğunu ve hala bu örflerin ananelerin yaşatılabileceğini ve nesli tükenmekte de olsa böylesi temiz insanların olduğunu görecek birçok şeyden utanacaksınız hikayede.

Ahlak dersi din derslerinde verilmez zira ahlak edebiyatın ta kendisidir. İnsana yaraşır duygularla, betimlemelerle, örneklendirmelerle insanlığa ışık tutarken karanlığa meydan okumak gelecek nesillere kim olduğumuzu fısıldamak ve silkmektir edebiyat.

Kim bilir unuttuğumuz nice değerleri anımsayacağız. İnançlarımızı, ruhumuzu yitip giden değerlerimizi, belki de küçümsediğimiz biz olmaktan çıktığımız o değerlerden utanarak o küçümsediğimiz değerlerimizde kendinizi bulacak ağlayacaksınız.

Aşkın, sevdanın eşini kaybeden bir insanın iki gün sonrasında düştüğü arayışta itibarsızlığını nasıl yitirdiğinizi kim bilir canınız bildiğiniz insanın sizden ne kadar kopuk ne kadar uzak olduğunu göreceksiniz.

Bir başka hikayemizde. Yer yer öyle güleceksiniz ki sayın hocamız zaten yazmamış resmen bir perdenin önünde olayı size oynatıyor hissine kapılacaksınız ki; ağaçların yapraklarından çocukların yüzündeki ifadeye misafir olduğunuz mekanın kokusuna çilli horozun ötüşüne kadar her şeyi birebir görecek ve hikayenin içinden çıkmakta zorluk çekeceksiniz. Ah hele hiç okumayan biri okusa bu hikayeleri aynen şöyle diyecek yahu kitap okumak ne güzel şeymiş.

Hiç okumamış birisine eğer hocamızı okutursak o insan bir daha okumaktan alamayacak kendisini. Yalnız kaliteyi arar da olacak. Hatta iyi eleştirecek a bu ne saçma Necdet hoca ne güzel anlatıyordu hikayelerini ne güzel üslubu vardı diyecek. E bu da hocamızın evrenselliği özgünlüğü elbette! Yüreğinizdeki cemre sel olup yağacak kuşlar cıvıldayacak birikintilerinde cemrelerinizin sürü sürü çığlık çığlığa kuşlar. Rüzgarın yanaklarınızı okşayışında mest olurken beyaz tayların yelelerini duyacaksınız omuzlarınıza dökülen masmavi huşusunda göklerin.

Güller damlayacak kirpiklerinizden mis gibi baharlar tomurcuğa duracak dallarınızda siz kırlangıçlara yeşerecek ay ışığına gebe kalacaksınız. Ah şafak gelse kan ter içinde gül dudağında öterken kuşlar sevgili derin uykuların koynunda öylece dalarken boşluklarınıza çığlık çığlığa kırlangıçlar kalkacak susacak göç kumrular yavrulayacak yamaçlarınızda.

Evet sevgili dostlarım sağ olsun hocamız nice öykülerini bizlerle paylaştığı o sonsuz resitallerin huşusunu bizlere sunduğu için.

Şunu söylemek istiyorum Necdet hoca öyküleriyle bir okul o okulda okumak gerekli. En azından gelenek ve göreneklerimizi kimliğimizi bilmek açısından okumak gerekli. Salt Anadolu çığlık çığlığa Anadolu ancak şunu unutmayın ki kendi kültürüyle kimliğiyle evrenselliğin en zirvesinde!

Sanat özgündür ille de birilerine okutmak için o kültürün öğelerini işlemek şart değil. Kişi kendi kimliğindeki ustalıkla da evrenselliği yakalayabiliyor. İşte bu bağlamda tam da Necdet Hocadan söz etmekten onur duyuyorum! Dil teknik sözcük dağarcığı olağan üstü zengin anlatım zaten yaşatıyor okutmaktan öte! Ben üstüne basarak söylüyorum şu ortalarda gezinen işte efendim fikir ya da siyasi arkadaşlıkları doğrultusunda okuduğumuz yayımlar var ya sözde öykücüler…

Onlar kusura bakmasınlar birbirini öykücü şair yazar diye ilan etmekle bir yere varamazlar. İşte size kanıtı. Halk ne diyor sokak ne diyor. İki örnek sunun gençlere insanlara buyrun kendiniz görün. Yavan tatsız tuzsuz sıradan anlatımlarla efendim; Aziz Marcus yok Lazarus bilmem şununla bununla, ayrımcılıklarla ,belli kitlelere oynamakla olmuyor öyle ,şairlik yazarlık öykücülük! Örgüte yarar bu , diğer şekliyle zaten o karanlık ruhlar anlatımlar Anadolu insanına kültürümüze asla hizmet etmez.

Kimse unutmasın ; ne olursa olsun, hangi amaca hizmet ederse etsin ,mutlaka geçmişinde nurlu yüzlü bir ninesi dedesi candan sevdiği , ya da yardımsever merhametli bir dostu ailesi anası yakını herkesin mutlaka herkesin vardır.

İşte Necdet hoca ve hocamız gibi değerlerimizin öykülerinde herkes bir parça kendinden bir şeyler bulacak. O olmaktan utandığınız yanınız sızlarken olmak istediğiniz yanınızdan utanacaksınız! O çok kibirli hallerinizden, ecnebi kültürünü bizlere empoze etmeye çalışan ne olduklarını bilmeyen kimliğini yitirmiş yozlaştırılmış ruhlar bile gizli gizli ağlayacak iç çekecek hocamızın eserlerini okurken! Kim olduğunuzdan utanmayın , kimliğinizle yanlışa hayır deyin. Başkası ya da birileri olarak değil. Başkalarının birilerinin yükünü siz taşıyamazsınız hayatta ki en doğru şeydir insanın kendisi olması zira! Ve Anadolu’dur edebiyat şiir en değerli kalemler en seçkin yürekler Anadolu’dan çıkmıştır hep de çıkacaktır. Çünkü hayatın kendisi lüks semtlerden çok ırakta yokluktadır.

Aşk Anadoluda’dır Anadolu’nun dağlarındadır denizlerinde bozkırlarında çoraklaşmış tarlarında yeşermiş bağlarındadır. Ceylanların su içtiği pınarlardadır. Mücadele at sırtında kah yükün altında dökülen alın terindedir. Tandır başında bekleyen çocuğun umudunda nazlı gelinin sevdasındadır. Rüzgarında suyunda ağlayan taşında taşa dönen gelininin ağıtlarında ateşe atılanların çığlıklarındadır.

Kimse Anadolu’yu yok sayamaz dün vardı bugünde var yarında sadece Anadolu varolacak! Siz kendinize ödüllerinizi vermeye devam edin edep. Duayenleri halkın özünde yaratılışında özlümsüzdürler! Sevgili Necdet hocam ellerinizden öper değerli şahsiyetinizin önünde saygıyla eğilirim!

Eser :Necdet Ekici

Tanıtım :Filiz Kalkışım Çolak

www.kafiye.net