Aşkın Ayrılık Hali 

Aşkın ayrılık halidir ya çoğu başlangıcın sonu ,ne hikmetse bütün aşkların tek başına olduğunu tek kişilik yaşandığını düşünmüşümdür.Mutlaka taraflardan biri daha çok seviyor. Diğeri o sevginin sefasını sürerek hep sevilmenin yüceliğini yaşıyor.Sonra mı bir şekilde bitiyor aşklar.Ayrılık olmasa da bitiyor zamanla. Belkide bilimin açıkladığı gibi, aşk beynin insana oynadığı bir oyundur ve kişi mantığı devreye koymaya başladığında aşktan uyanmaya başlıyor.Kara sevdalar sürüp gidiyor kavuşamamanın hasretiyle , dağlanan yüreğin çığlıklarıyla zerre zerre sonsuzluğun huşusuna akıp gidiyor!.Aşkın ayrılık halinde yer yere nefeslenip o günlere o cayır cayır yandığınız günlere dalıp gitmemek mümkün olmayacak. Çoğunuz o eski tanıdığı o hissi anımsayıp kahrolacaksınız o sinsi his yine içinizde ki gelincikleri kanatacak .Ve yine o kuğu küsecek hepinizin boynunda .belki de o narin çiçek papatya dökülecek her yanınızdan!Aşkın agapi hallerini iyi bilen birisi ,aşkın ayrılık halini nasıl biliyorsa ,o ayrılık hali de agapi hallerini iyi bilir. aşkın sevdanın. Istırap’a düşecek yolunuz bir ara. O sevmelere doyamadığınız kişinin sizi anlayacağını o sevginin değerini bileceği umuduyla gittikçe nasıl tükenmişlik sendromuna yakalandığınız göreceksiniz.Belki de yüceliğiydi bu aşkın sonsuz lütfu kim bilir!Kendini her yerde gördüğünüz her şeyde sevgili bulduğunuz hatta arkasından sokaklarda o sanıp koştuğunuz kişinin onunla alakasızlığı karşısında şizofren beyninizden bir kez daha nefret ederken titreyen yüreğinizle cemrelenecek gözleriniz katrelerinizin sağanaklarıyla yıkanarak aşkı bir daha yeniden yeniden gusledeceksiniz. Ve Ressamın Aşk Resmi’nde yeniden çizeceksiniz aşkı doğanın tuvaline! Bir ırmak başında elele gözgöze yüreğinizden kuşlar geçerken kaybolacaksınız aşkın dinlenen vaveylalarında. Sonra ebabiller gelecek yanmış yüreğin denizinde su içmeye ceylanlar sekecek bağlarınızdan. Işık akacak parmaklarınızdan ağzı şafakların. mor bir akşamın altında koyun koyuna yürek yüreğe aşkın kıyılarına vuracaksınız ser sefil ! Bu böyle olmamış mıdır sahi! Bir kuşun kanadında ötüşünde sevgilinin sesini duymadık mı ,renginde göğün yeşili ararken sevdayı süzmedik mi gülün emildiğimiz dudağına! Gül yüzünü sevgilinin akan suyun kıpırtısında yansıyışın da bize ettiği o sırılsıklam oyununda bulmadık mı?Gülüşlerini güneşte sevgilinin! Sahi şeffaftır ya gülüşleri sevgilinin ah g gülüşü bir daha görmenin aşkıyla ovefasızı sevmedik mi! Yanılgılarla dövüşmedik mi o dipsiz boşluklarda! Acıyla haykırmadık mı ! Ah o minicik savunmasız çaresiz yüreğini sevmedik mi bizi acıtan belkide sonrası hep karanlıklara açılan yüreğini sevgilinin. Güneşi bir kere o yürekten içmeye görsün aşık bir defa körelir ancak ışığa!Karanlık gelse ne yazar sonrası hangimiz gördük hangimiz korktuk ki . Böyle sevmedik mi böyle titremedikmi üzerine sevgilinin aşkın sevdanın. Karanlık geceler onun gözleriyle şafaklanmadımı, şafağı biz böyle çağırmadık mı! Özledikçe serap görmedik mi ,yanmadık mı sırılsıklam bahar dalları altında halimize sincaplar gülerken. Yakamozlara ona kavuşmak arzusuyla koşturmadık mı sürmedik mi ruhu sığ sanıp ummanlara!Battıkça ta diplere ölüyorken can ha çıktı ha çıkacak derken o gül güzünü anımsayıp yeniden yüzeylere vurmadık mı o doyumsuz nefesle ab-ı hayat suyu tatmadık mı! Ah aşk, aşk, sen nelere kadirsin derken ,kızımızı özlemedik mi?Ona bakarken bir zaman ki prensesimizi anmadık mı!Bütün kızlar babalarının prensesidir elbet!Evet sevgili dotlarımız kitabımızda ,yaşanılan onca şeyden sonra bir kız çocuğunun güzellikleriyle başka bir şevkatin sıcaklığına dalacak, kavrulan yüreğinizin başka bir aşkla yeniden ısındığını göreceksiniz .

Ancak bu defa başka türlü ısınacak içiniz ayrılık gidecek bir daha uğramayacak semtinize .Belki de artık yolları ayıran eski bir anne baba olmanın acısıyla evladınızı özleyecek ağlayacaksınız.Bir parkta simitçi bir çocuğun düşü olacaksınız umudu yoksulluğun pençesinde.Bir çocuğu sevindirmenin sözsüz iletişimini kurarken bir martının çığlıklarına takılıp karanlık bir gecenin son bulduğu o nefeste duraklayacaksınız.Kaç sabah bilmeyen gecenin akşamdan kalma korkularıyla yeniden yüzleşeceksiniz.Kolay mı ki hem birisini ruhunun her zerresinde hissetmek nefes denen şeyi onun varlığında bulmak.Bütün aşklar ilahidir. Böylesi sevebilen bütün aşıkların çıktığı ,tek kapıdır ilahi aşk!Yoksa insan yaşayamazdı.Neler okuyor, neler görüyoruz .Şeytani şeyler, niçin bu kadar revaçta.Ruh hastaları ,kendini niçin yazar şair sanıyor.Toplum niçin illede kan, illede acı illede sapkınlık istiyor.Tabi çok sebepleri var bütün bunların.Ancak bariz bir şekilde şunu söylebiliriz ,çekilen acılar uzun süreli mutsuzlar aşkın nefrete intikama dönüşmesi en azından kişinin bunlarla artık besleniyor olması değil midir esas ışığı görememekten körelmek karanlığa sarılmak !Acıyla beslenmek, kan kokusuna susamak, üçgenler mezarlar, çarmıhlarla ruhu sıvamak tüm bunlara teslim olmakta başlamıyor mu kaybetmek !?Bütün bunlar şöyle dursun biz her halukârda aşkı aşılayan aşk diyen aşkla çağlayan kitabımıza devam edelim.Sevmek yürek işi o ayrılığa rağmen o sevgiyi en kutsal yere koyup hiç incitmeden saklamak zira!Ben bu güzel gönül insanı Veysel hocamızda bunu gördüm işittim .Tabi ki acılar da hep bizimledir ancak aşmak yüceliktir insani erdemliliktir. Onu belli bir saatten sonra başka bir yere koyuyorsun zira toplumun hali nice olurdu çoğunluk bunu aşamasaydı.Arada ağlar seven onlar cemreleridir temizliği şeffaflığıdır sevenin.Sonramı, sonra o sevgiyi yaşattığımız istiridyesinin yüreğimizin içindeki yerine geri koyarız.O hep bizimledir artık yük de değildir hafifliğimizdir kaygılarımıza korkularımıza rağmen şeffaflığımızdır.Çünkü o çok sevdiğimizdir sevmeyi başardığımız özümüzdür.O öz özün incinin kendi oluşumunu tamamlamasına izin vermek zamanı geldiğinde uçmasına izin vermek artık onu gözlerinizin değdiği her yerde sevmek hereksin her yüreğin harcı değil zira.Aşk kutsaldır tertemizdir.Hep uzaktan bakmak da gerekli değildir ,o tat cennet tatlarından biridir ki ,seven bir kere tatmaya görsün , o ateş hiç küllenmez hiç sönmez.Alev alev yanar suyun içinde şulesiyle yıldızlar ışır menevişlerinizden harelenir göğün göğsü.Evet seven sevdiği olmadan ,onsuz da sevebilmeyi başarır, onu en güzel yere koyarak yeni serüvenlere hayatın güzelliklerine yelken açar kendi gözyaşı denizinde…Kimim bende sorgulamalar da devam eder olağan şeyleridir bunlar.Arayıştan ibarettir zira hayat!.Yağmurun saçlarında ki şebnemler de denizleri biriktirmek ,o denizleri incitmeden içmek, sek içmek, katıksız içmek için, gönül dergâhında melanet hırkasını giyinir ve mücadelesine devam eder seven. Yaşlı bir dedenin kırışmış boynunda hayatın çentikleriyle bir kez daha yüzleşirken ,yeni filizlenen bir gül ağacında bekleyen bülbülün ötüşünü dinler.Sonrası mı uyuya kalır, uyandığında yeni bir konçertonun en baskın o tınısında bulur kendisini.Ve bulduğu o sesin izlerini sürer.”Gel kaç kere tövbeni bozmuş olsan da yine de gel !” diye çağırır o ses çok yakınlardan’Hiç uzağa düşmez o ses yeter ki duyabilse insan ki bunu ancak sevmeyi başaran duyar! Vicdanı artık daha da ağırlaşmış daha da olgunlaşmıştır hafifliktir ağırlığını duyduğu!.İnsanca yaşamak yaşatmak adına yüreğinde ki o izin kokusunu arar hep aşkla !Yüreğinize nice sağlık hocam felsefi olarak derin bir eseri sizin gibi mahir bir kalemden okumanın mutluluğunu duydum.Aşk yolunda nice güzelliklere…

Kitap : Veysel Altunbay

Tanıtım ve Değerlendirme :Filiz Kalkışım Çolak
www.kafiye.net