Barış Toplumu İdealine Varışın Pedagojik Metodu

A.Özlem ADIYAMAN

“Şayet kurtuluş ve yardım gelecekse bu, çocuklar sayesinde olacaktır.

Çünkü çocuklar insanlığın mimarlarıdır.”

Dr. Maria Montessori

Akıl ve bilimden kopuş, insanlığı kaosa iten sebeplerden biridir. Kaostan düzen oluşturmak ise 100 yıllık aşınma testini geçen Montessori metodunun başarılarından biri olarak kendini ispatlamıştır. Montessori eğitiminin, barış toplumu idealine varışın pedagojik metotlarından biri olduğunu düşünüyorum. Barış meyvesinin çekirdeği çocuklarımızın, iç huzura ulaşmaları nihayetinde dünya barışına katkı sağlayacak sağlıklı bireyler ve de liderler olmasını hedefleyen bu metodun özelliklerini anlatmak isterim.

“Eller, zekanın aletleridir.”

Dr. Maria Montessori

Montessori, Anne karnından başlayarak ve çocuk fıtratının özelliklerini bilimsel yaklaşım ve gözlemleriyle tespit ederek bu doğrultuda ortamlar, materyaller ve dersler geliştiren İtalyan asıllı Maria Montessori’nin (1870-1952) kendi adıyla anılan metodudur. Ülkesinin ilk kadın doktoru olması kendisinin ilk başarısıdır. Bu başarısını bilime önem veren annesine borçludur. Doktorluğunun ilerleyen yıllarında pediatri ve psikiyatriye merakı uyanır. Ortofreni okulunda müdürlük yaparken zihinsel engelliler üzerinde çalışır ve burada üstün başarıya ulaşan pedagoji yöntemini tüm çocuklara uygulamaya karar verir.” (Maria Montessori, Her Life and Work, E.M. Standing, s. 21-39)

“Çalışmalarımız sonucu keşfettik ki eğitim,

öğretmenin yaptığı bir şey değil

insanoğlunda sürekli gelişen doğal bir süreçtir.”

Dr. Maria Montessori

1907 yılında devletten aldığı yardım ile ilk Çocuklar Evini (Casa Dei Bambini) açarak buraya 1-6 yaş arası çocukları dahil eder. Onları kendi geliştirdiği bilimsel pedagoji yaklaşımlarıyla eğitmeye başlar. (Bilimsel Pedagoji olarak Montessori Metodunun Çocuk Eğitimine Uygulanması, Dr. Maria Montessori) İlerleyen yaşlarında Antropoloji profesörlüğü de yapmış olan bu bilim insanı, bilhassa 0-6 yaş arası çocuk gelişiminin, üniversite yaşlarındaki eğitiminden daha önemli olduğu vurgusunu yapar. İnsanı ve kişiliğini oluşturan bu özel yıllara formatif yani hayatımıza biçim veren yıllar diyoruz.  Zekasına bağlantılı olarak gelişen ve insanoğlunun fıtratına işlenmiş duygusal, bedensel ve sosyal beceriler bu dönemde temellerini atar.

“İlk yaşların eğitimi toplumun iyileştirilmesinin anahtarıdır. “

Dr. Maria Montessori

Bu eğitim metodunu geliştiren bilim insanının kadın olması kanımca tesadüf değildir. Çünkü çocuklara karşı olan merhamet ve şefkat duygularının kadınlarda daha ilerde olduğunu düşünüyorum. Sadece bu değil, Maria Montessori, akli ve duygusal zekâsı, çalışkanlığı ve merakı sayesinde çocuk yapısına ve ruhuna hitap edebilen bir yöntemin yolunu açtı. Çocuklarla kurduğu duygusal bağ, onların gözlerinden ve Maria Montessori’ye gösterdikleri sevgiden anlaşılıyordu. Onu sadece çocuklar takdir etmedi. Bilime katkılarından dolayı 1949, 1950 ve 1951 yıllarında Nobel ödülüne aday gösterildi (https://www.nndb.com/people/189/000108862/). Kendi Pedagojisi, daha önceki pedagoji çalışmalarının yapmadığını yaptı ve çocuklara araştırma, keşfetme ve potansiyellerini sonuna kadar geliştirme özgürlüğünü verdi. Bu özgürlük çocuğun kendine, başkalarına ve çevreye saygı göstermesi ile el ele gitmekteydi.

Montessori ortamında -ki bu sınıf veya evde bir oda olabilir-, her şey çocukların erişebileceği düzeyde tasarlanmış, onlar düşünülerek oluşturulmuştur. Hatta rehber için bir sandalyeden ve gözlemlerini yazması için kullanacağı not defterinden başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Yere oturma imkânı olduğu için bazen büyük sandalyesi bile bulunmaz. (Üstteki fotoğraf)

Çeşitli yaşlardaki çocuklar; mesela 0-3 arası yaşlar, 3-6 arası yaşlar, 6-9 arası yaşlar, 9-12 arası yaşlar veya 12 ila 14 arası yaşlar gibi, karışık olarak gruplanır. Cinsiyet veya beceri düzeyi ayrımı yapılmaksızın kurgulanan Montessori ortamında minikler, bir uyum içinde çalışırlar. Bu uyum (başka bir deyişle içselleşmiş disiplin) çocukta bastan bulunmaz. Fakat çocuk bunu zaman içinde kazanır. (the Absorbent Mind, Maria Montessori, s.240) Öğretmenin başarısı bu uyumdan belli olabilir. Montessori sınıfı, ilgili yaş grubunun, gelişmeye yönelik ihtiyaçlarını karşılamak için hazırlanmıştır. Montessori öğretmenleri, enerjilerinin büyük çoğunluğunu çocukların kullanacakları mobilyalar ve araç-gereçlerin, sınıftaki miniklerin hem genel hem de özel olan fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına uygun bir şekilde hazırlamak için kullanırlar.

“Herhangi bir eğitim, çocuğu yaşamın gerçekliğine hazırlamıyorsa etkili olamaz.”

Dr. Maria Montessori

Dr. Maria Montessori, günlük yaşam, duyu organlarına hitap eden duyumsallar, matematik, dilbilgisi (yazma, okuma, konuşma, dinleme), müzik, sanat, fen, tarih ve coğrafya alanlarında küçük beyinlerin gelişmelerine yardımcı olacak özel materyaller tasarlamıştır. Bunlarla ilgilenen ve çalışan çocuk, dikkatini yoğunlaşarak vermek suretiyle özgüvenini geliştirmekte, kendine ve başkalarına saygı, düzen anlayışını ve öğrenme sevgisini kişiliğine yerleştirmektedir. Montessori kurumlarında barış ve huzur, çevre bilinci, yabancı dil ve karakter eğitimi dersleri de işlenir. Rehberler bu insani değerleri öğretmekle beraber, bu değerleri kendileri en güzel şekilde temsil ederler. Dolayısıyla rehberler kendilerini sürekli geliştiren, dinamik kişiliklerdir.

“Buddha, İsa ve Muhammed gibi ruhani liderlerin çoğu Baris Eğitmenleri (peace educator) olarak anılırlar. Bunun sebebi onların yaşamlarını ve öğretilerinin, çoğunluk tarafından ahlaklı ve barış içinde yaşamanın örneklerinden saymalarındandır.”  (from the article Maria Montessori’s Contribution to Peace Education, Cheryl Duckworth) Demek ki barış, insan fıtratının özümsediği bir durumdur. Benzer bir şekilde Maria Montessori de eğitim alanında çığır açmış bir bilim insani olarak en fazla anıldığı başarısı barış eğitiminde olmuştur. Adeta ‘Barış Eğitimi’ ve ‘Montessori’ metodu kavramları özdeşleşmiştir.

Modern dünyamızda yaygınca kullanılan sosyal medya ve haberler vesilesiyle ailelerimiz ve arkadaşlarımızla aramızda oluşabilen anlaşmazlıkları düşünecek olursak, erken yaşlardan itibaren farklılıklarımızı nasıl değerlendirmemiz gerektiğini ve yoğunlaşan duygularımızı nasıl kontrol edebileceğimizi öğrenmemiz gerektiğini anlarız.

Çocuklara dönecek olursak, onlar kendi kişilik özellikleriyle barışık ise ve bulundukları ortamda, bu kişilik özelliklerine saygı ve sevgiyi bulabiliyorlar ise, iyi ve kötü günlerinde kendilerini teselli edecek bir kucak bulabiliyorlarsa burada gelişen huzur ortamını bu satırları okurken bile hissettiğinizi tahmin ediyorum. Böyle güzel bir ortamın rehberi, barışın ve saygılı davranışların modelidir. Aynı zamanda Montessori sınıfları karışık yaş gruplarından oluştuğundan, yaşça büyükler küçüklerine rol model olurlar.  Sınıfta çocuklarla birlikte barış kavramını konuşurlar, barış kitapları okurlar ve barış şarkıları söylerler. Bu gibi yollarla barış ve onu ilgilendiren kavramlar ilk yaşlarda çocuklara hediye edilmiş olur.  “Bir anlaşmazlık doğduğunda bunu çözebilecek bir yol uygularlar. Ortamda özel bir barış objesi bulundurulur. Bu kimi zaman özel hazırlanmış bir bayraktır veya çocukların hep birlikte fikir üreterek buldukları başka bir şeydir. Anlaşmazlık doğduğunda buna dahil olan çocuklar daire halinde ve yüz yüze gelecek şekilde otururlar. Barış objesini elinde bulunduran konuşur ve diğerleri dinler. Bu obje elden ele geçerken dinleme, anlama, anlaşmazlıkları çözme ortamı oluşturulan çocuklar barışı öğrenirler ve yaşarlar. Bunun yanında duygularını tanımlamayı da öğrenen çocuklar, ihtiyaç duyduklarında Barış köşesindeki materyaller ve derslerle ilgilenebilir ve huzur bulabilirler. Barış köşesi neye benzemektedir peki?  “Güzel kokulu, sade, sakinleştirici doğa resimleri, kum saati, çiçek dürbünü bulunan bir köşe veya alandır.”[2] Üzerinde durmak isterim ki aileler çocukları buraya disiplin için yollamazlar, çocukların kendi istedikleri zaman ve kendi istedikleri için gittikleri bir mekandır.

Öğretmen, çocuğun kendisinde sevdiği ve değer verdiği özellikleri sevmeye devam etmesi için gerekeni yapar ve çocukların motivasyonlarını kaybetmemesine odaklanır. Burada anahtar kavram motivasyondur. Sevdiği işi yaparken çocuğun hissettikleri onu motive eder. Dolayısıyla Montessori vatandaşı çocukların ilgi alanları tespit edilir. Gerekirse yeni derslerin ve materyallerin üretilmesi, bu çocuk motivasyonunun kaybedilmemesi içindir.

“Öğretmen, materyal ile çocuk arasındaki ana bağlantıdır. “

Dr. Maria Montessori

Bu metodu hakikiyle uygulamak isteyen bir öğretmen, rehber olmayı tercih etmelidir. Çünkü bu metoda göre eğitmen, çocuğu yönetmek veya yönlendirmek için değil onun Allah tarafından yaratılmış fıtratına ulaşabilmesine rehberlik yapmak üzere yetiştirilir. Bu noktada fıtratın tanımını hatırlatmak isterim. Fıtrat, yaratılış formatımızdır. Eğitim de o fıtri kabiliyetimizi geliştirme sürecidir. Rehberler çocukların özel becerilerini ve karakter özelliklerini kendi kendilerine keşfetmelerini ve geliştirmelerini sağlarlar. Gerektiğinde çocuğun yanında bulunurlar. Gerekmediğinde ise yoğunlaşma ve dikkat geliştirme yoluyla iç derinliğine ulaşma çabasındaki çocuğu, belli mesafeden gözlemlerler.  “Montessori Metodunda öğretmene çok az gerek duyulduğu ile ilgili gelişi güzel bir eleştiri yapılmaktadır. Bu onların, çocuklarına müdahale etmekten kaçınması ve çocuğun kendi seçtiği aktivitesiyle baş başa bırakması sebebiyledir. Halbuki didaktik yani öğretici materyaller söz konusu olduğunda, bu materyallerin sayısı, sunumlarını düzeni ve detaylarını düşünecek olursak, Montessori öğretmeninin görevinin sadece aktif olmakla kalmadığını aynı zamanda kompleks olduğunu da görebiliriz. Montessori öğretmeni geleneksel öğretmenden daha az aktif değildir ancak başarısının sonuçlarını gözlemlerken ki dinginliği bunu böyle göstermektedir.” (Education For A New World, M. Montessori, s.67)

Montessori Rehberi, öğretici materyallerin eşliğinde uygulamalı ders verir ve öğrenilmek istenen beceriyi kazanana kadar sabır ile çocuğa dersi aralıklarla tekrarlar. Dersin özelliği, kurgulanan materyalleri hangi tekniklerle kullanılmasının uygun olacağını beden ve hal diliyle çocuğa teke tek veya grupla gösterme şeklindedir. Çocukların biyolojik ritimlerindeki farklılıklara ve hatta çocuğun yavaş ilerlemesine de saygı gösterilir.

Dikkat yoğunlaşması anı

Minikler bu derslerden ilgi duyduklarını seçerler. Kendi içgüdüleriyle ve istekleriyle seçtikleri dersin materyaline yoğunlaşmaları daha kolay olur. Gözlemlediğimiz bu anlar, onların beyinleri, elleri ve gözleri arasındaki uyum eşliğinde kişiliklerini oluşturdukları özel anlardır. Rehber bu özel anların bölünmemesine özen gösterir. Materyaller çocuğun ileride karşılaşacağı matematik, okuma ve yazma gibi derslerde kullanacağı düzen hissini, bağımsız iş yapabilme gücünü, sorumluluk bilincini ve özgüveni teşvik edici özelliktedirler. Materyaller, okul öncesi dönemde gelişmeye en müsait olan ince ve kaba motor becerilerini de arttırmayı da sağlar.

“Neşeli olma, kendi değerini hissetme, başkaları tarafından takdir görme ve sevilme, faydalı olma ve üretebilirlik, insan ruhu için paha biçilmez değer arz eden faktörlerdendir.”

Dr. Maria Montessori

Montessori metodu çocuğun mutlu, huzurlu bir birey olmasını ve fıtratı gelişirken ihtimal olabilecek travmaları önlemek ister. Dış disiplin uygulanmaz çünkü materyallerle sevgi ile uğraşan çocuk iç disiplinini doğal olarak geliştirir. Çocuğa ceza verilmediği gibi mükafat da verilmediği bir eğitim yolu kullanılır. Mükafat verilmez çünkü bu, çocuğu koşullandırır. Oysaki davranış güzel olduğu için yapılır. Koşullandırma ise çocuğa yapılacak bir tür haksızlıktır. (Mükafatlar ile Cezalandırma, Alfie Kohn) Montessori dersleri, materyal ve çalışma tekniği üzerinedir. Materyallerin hepsinde kendi kendisini düzeltme özelliği vardır yani çocuğun yanlış yapmasını zorlaştırır. Akademik alan çocukların başarmaları ekseninde geliştirilmiştir.

“İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir.”

Yunus Emre

Montessori ortamında kişisel farkındalığı sağlayan en önemli unsur çocuğun özgür olmasıdır. Bu, çocuğun kendi kişisel özelliklerini dinlemesinin, bunları korkmadan ortaya çıkarmasının ve geliştirmesinin en doğal bir yoludur. Her çocuk kar taneleri gibi eşsizdir ve benzersizdir. Kişiliklerinin ve mizaçlarının farklı cihetleri bulunmaktadır. Hoşlandığı veya hoşlanmadığı şeyler de farklıdır hatta aile terbiyesi ve aile değerleri de. Bunlar göz önüne alınarak kabul edilen çocuk, kıyaslanmadan, olduğu gibi kabul edilme sayesinde koşulsuz sevgi ortamını bulur.

         “Dünyada yaşayan insana ait sorunları çözebilmenin yolu, insanda ki dünyaya ait sorunları çözebilme ile mümkündür.”

Mustafa İslamoğlu

Montessori ortamında yetişen minikler içinde bulundukları topluluğun birer üyesidirler. Sosyalleşme ihtiyaçları karşılandığı gibi birer birey olmanın getirdiği sorumlulukları da öğrenirler. Herhangi bir Montessori ortamına ayak attığınızda, çocuklardaki iç dinginliğin ve huzurun, ortama da yansıdığı görülür. Dünya vatandaşları olarak bizlerin, bu metod ile yetiştirilen insanın, kendi dünyasına ait güzellikleri ortaya çıkarabileceğine inancımız bize ümit verecektir.

Yalnız, dünyanın dört bir yanında bu metodu uygulama iddiasında olan okullar arasında, bu metodu hakkıyla ve bilinçli uygulayan bir kurum ile para tuzağı olarak kurulmuş kurumlar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Çocuklarını evlerinde eğitmek isteyen aileler arasında Montessori metodunu kullanan pek çoktur. (Teaching Montessori in the Home,the School years, Elizabeth G. Hainstock) Çünkü aileler, devlet okullarının çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarına karşılık vermediğini ve hatta okullaştırmak uğruna çocukların fıtratını dumura uğrattığını düşünürler. Dolayısıyla bilinçli her ebeveyn çocuklarının Montessori veya benzeri bir fıtri eğitimden geçmesini arzular. Kanımca günümüzde bunun önündeki en büyük engel Montessori okullarının özel okullar olması ve yüksek meblağlar ile çocuk kabul etmesidir. İnsan yetiştirmek ucuz olmasa gerek. Özgür düşünceye ehemmiyet veren müteşebbisler yoluyla bunun ülkemizde değişebileceğini ve bu metodun yaygınlaşmasını umuyorum.

Eğitimin insanlığı kurtarabilme kapasitesi azımsanamaz. Bu, insanın manevi gelişimini sağlamak, şahsi değerini güçlendirmek, genç insanların yaşadıkları zamanı anlamaları, kavrayabilmeleri için her yönden hazırlanmasını kapsamaktadır.

Dr. Maria Montessori

Yüksek değerleri bilmek, bir bilgi olarak yetmez. Onu yaşamak ve anılara dokunmak gerekir ki ilerleyen yaşlarda beyin, bu güzellikleri hatırlasın, yaşamak istesin ve bunu kolayca uygulamaya geçebilsin. Beynimiz çocukluğumuzda ve gençliğimizde yaşadığımız hatıralara tutunmaya çalışır. Yaş ilerledikçe bilinç altımız bunların gölgesinde hayat bulur. Dolayısıyla Montessori ortamı, çocuklarımıza verebileceğimiz en güzel ortam ve en değerli gelecektir. Değerler yaşandıkça yaygınlaşacaktır. Barış da böyle bir değerdir.

Genelde tek materyal üzerinden ders verilirken çocuk ustalık geliştirdikçe iki materyali birleştirme isteği duyabilir ve serbestçe bunu yapabilir. Tutmalı silindir bloklar ile tutmasız silindir blokların karışımından oluşan ders. (Resmin açıklaması)

Montessori eğitimi almış bazı ünlüleri merak ediyor musunuz?

Amazon.com kurucusu Jeff Bezos.

Google.com kurucuları Sergey Brin ve Larry Page.

Hollandalı genç kız Anna Frank’in günlüğü 2.Dünya Savaşı sırasında gizlenen bir Yahudi ailesini anlatır ve bir başyapıt olarak kabul edilir.

Avustralyalı ressam ve mimar Friedensreich Hundertwasser.

Wikipedia’nın kurucusu, Jimmy Wales.

The Sims tasarımcısı Will Wright.

Washington Post’un sahibi ve editörü Katherine Graham.

İlk TV programı olan yemek şefi Julia Child.

Akademi ödüllü aktris, film direktörü ve senaryo yazarı, Helen Hunt.

Akademi ödüllü aktör George Clooney.

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Gabriel Garcia Marquez.

Amerikalı keman virtüözü, Stradivarius kemanlarının sahibi Joshua Bell.


Amy Özlem ADIYAMAN

www.kafiye.net