Nevbahar

Uyanık yatarsın yatağında
Başlar mı duygular bir bir dökülmeye
Bir yere not etme telaşıyla
Belleğinden çıkıp git dersin
Lakin kabuğu kuruyup çatlamış
Bir ceviz gibi dolgun
İçinde bir yere gizlenip kalırsın

Her birini çekip getirsen
Yüreğimden çıkıp gitmeden
Bir nostaljinin düş kırıklığından
Sessiz sedasız parıldayan bir minyatürden
Gelmişken keşişlerin eski kitaplarından
Yüz yıl öncesi
Yüzyıl öncesinde yaşamış
Kendi halklarınca unutulmuş
Aşınıp yıpranmış
Ve baştan aşağı lekelerle kaplanmış
Bazen de eski müzisyenlerin basılı
Eserleri ve el yazılarında
Taş kesilmiş sesten
Düşleriyle sarımsı ve kalın nota kağıtlarından!

İşitmese miydim onları özlem yüklü
Ya esprili şaklabanca seslerini,
Onların ruhundan ve büyüsünden
Kim taşırdı bir başka zamana SENİ

Nevbahar! dedim
Aşk yukarıdan yuvarladı bir kaya
Belimi büküp ayırdı ikiye
Sarıl hadi kolaysa böyle sıkı sıkıya.



İlknur Yıldırım
10.05.2020
İzmir’den…

www.kafiye.net