Yaprak Dökümü

Bazen saniyeler asır gibi gelir insana geçmek bilmez. İçinde bulunduğunuz zamanın üzerinizde bıraktığı etki, ya da yüreğinizde açtığı yaranın derinliği ile orantılıdır süreç.
Aslında her mevsimin kendine özgü güzelliği vardır, her ne kadar
” Hal bilmez elinden düşersen dara
Ağustos ayında başa kış gelir” diye türküler yakılsa da.Yine o anki ruh halinizle ilişkilidir mevsimlerin etkisi.
Nisan bahar ayıdır, tabiatın tüm güzelliklerini sergilediği, değme parfümleri gölgede bırakan enfes kokularını ruhunuza üflediği, yeşilin her tonuyla ilahi bir tabloyu önünüze serdiği ve sizi Mimar’ın kudreti karşısında hayrete düşürdüğü.
Oysa her nisanın 30 u benim için kabuk bağlayan bir yaranın depreşmesinden başka bir şey değildir. Tabi ki hayat devam ediyor ancak her yaşadığınız acı, gönül sarayınızın duvarlarından şiddetine göre bir kaç tuğlayı birden alıp götürüyor. İşte o zaman hayata kırık kanadınızla uçabildiginiz kadar devam ediyorsunuz, ya topallayarak, ya el yordamıyla ya da gözleriniz uzaklarda her an birini bekler gibi ufukları tarıyorsunuz. Heyhat! Bile bile beklemek, belki de düşerken tutunabileceğin dal niyetine, ya da hani çok üşür ya içiniz O’nun bağrında ısınmak için gözyaşlarınız O’nu ıslatsa da. Bazen ne çok ihtiyacımız olur onlara…
2011 Nisan 30 .Yani 9 sene önce bu gün. Her an çalacak telefonun kara bir haberi verme tedirginliği ile hepimiz diken üstündeyiz. Bir gün önce ben ve yeğenim bekliyoruz O’nu. On gündür Kartal Araştırma Hastanesi yuvamız oldu. Bir gün sonra yani 29 Nisan’da eve izinli geleceğiz ama o durmadı.Hayır dedi.
“Kızım beni bu gün çıkar, bütün eşyalarımızı topla, bu gün eve gidelim, konu komşu ile helalleşeyim, bir gece evimde kalayım yarın benim cenazem olacak. Bak ( bütün ölmüş akrabaları sayıyor bana) dayım geldi mezar kazıyor, dünürüm geldi, hala oğlu geldi kazanları ateşe koydular su kaynatıyorlar( arada onlarla konuşuyor sonra bana dönüyor onlara çay ikram et diye) hepsi geldi. Eve gidelim” ” Baba iyisin” diyorum. Boş gözlerle öyle sözler söylüyor ki o zaman susmanın veya bakışların konuşmaktan daha çok şeyler ifade ettiğini anlıyorum.
Doktordan zorla izin kopararak evin yolunu tuttuk. Kardeşim ” baba evine hoşgeldin” dedi yine ona derin derin bakarak ” artık benim evim yok” dedi. Komşular geldi helalleşti, duşunu aldı rahatladı. Gözlerimi üzerinden ayırırsam bir daha göremem korkusuyla habire O’nu seyrediyordum. Ancak ev kalabalıklaşınca yorgun olduğum için evime dönmek zorunda kaldım. Gece 00 35 te haber alayım diye aradığımda nefes alamadığı için tekrar hastaneye hareket etmişler.Ablamın damardan taktığı mamayı ( bu arada ablam hemşire vücut kabul etmemiş)
Dediği gibi ertesi gün yani 30 Nisan’da bu dünyaya veda etti. Evlat olarak ne kadar onu memnun edebildik bilmiyorum. Kramplar o kadar canını yakıyordu ki keşke birazını biz hissetsekte O acı çekmese diyorduk. Ama Takdiri İlahi ne derse o oluyordu.
Mayıs annemi almıştı Nisan babamı

Kız çocuklarının başlık parası ile evlendirildiği, kadınlıktan başka bir kimliğin reva görülmediği 60 sene öncesinde cehaletin vurgun dönemine aydın fikirleri ile karşı çıkarak her türlü baskıya rağmen “dileneceğim yine sizi okutacağım” diyerek köyde ilk kız çocuğunu 13 yaşında ( o dönemin kız çocuklarının yaşları okula girebilmek için iki veya üç yaş büyütülüyordu) yatılı okula gönderen Can babam. Yoksulduk ama hep sevgi ile büyüdük, ne çok zorluklar çekti bizi okuturken. Tarlada ekinimiz, harmanda buğdayımız ziyan oluyordu o peşimizde koştururken. Nasıl öderiz hakkını bilmiyorum .
Rabb’im bizlere onların amel defterlerini hayırla doldurmayı ve onları da haberdar etmeyi nasip etsin. Ahirete intikal etmiş tüm ebeveynleri rahmetle anıyorum, mekanları cennet olsun nur içinde yatsınlar.

Canımı acıtan bahar ayları….

DÖNDÜ DEMİR ŞİNEL ŞİİRLERİ YÜREĞİN SESİ’NDEN
www.kafiye.net