EŞYALARIN DİLİ

Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın günü çokmuş.

Evvel zaman içinde bir ülke varmış. Bu ülke insanları, evlerine aldıkları eşyaları, daha eskimeden çöpe atmaya bayılırlarmış.

Bu yüzden de çöplükler eşyalarla dolar, taşarmış.

Yine böyle bir günde bir evden; koltuk, masa ve sandalye çöpe bırakılmış.

Masa bu haline çok üzülmüş. Arkadaşlarına dönüp:

‘’Sahibim, bunca zaman üzerimde başarılı çalışmalar yaptı. Eşyalar arasında en kıymetlisi bendim. Şimdi şu halime bir bakın. Aldığım ödül çöplüğün başköşesi oldu.’’ Demiş.

Masayı dinleyen koltuk:

‘’Seninki de bir şey mi? Ben hanımımın en kıymetli misafirlerini üzerimde konuk ettim. Evin en küçük oğlu, ilk adımlarını bana tutunarak attı.’’ Demiş.

Masa ile koltuğu dinleyen sandalye:

‘’Evet, sizi çok iyi anlıyorum arkadaşlar! Benim de sahiplerime çok emeğim geçti. En güzel yemekler benim üzerimde yenildi. En güzel sohbetlere, ben şahit oldum. Yani hepimizin bu insanlar üzerinde emeği büyüktür. Onlar biz daha eskimeden yerimize yenilerini aldılar. Bize reva mıdır bu?’’ Demiş.

Bunun üzerine Koltuk söze karışıp:

‘’Görüyorsunuz arkadaşlar! Bizler sadece zavallı birer eşyayız. Alınır, satılır ve atılırız. Bunda üzülecek bir şey yok. Herkes haddini bilmeli. Toplayın kendinizi! Demiş.

Koltuğun sözünden sonra çöplüğe sessizlik hâkim olmuş.

Aradan kısa bir süre geçince çöplüğe kocaman bir kamyon yanaşmış. İçinden birkaç kişi inmiş.

Önce masayı, ardından koltuğu, son olarak ta sandalyeyi kamyonun kasasına yerleştirmiş.

Ardından hepsini kocaman bir fabrikanın kapısına bırakmış. Burası geri dönüşüm yapan bir fabrikaymış.

Fabrika çalışanları bizimkileri tek tek içeri taşımış. Sonra onları yenileme işlemine tabi tutmuşlar. Artık üçü de yepyeni birer eşya haline gelmişler.

Şimdi mağaza vitrininde yeni alıcılarını bekliyorlar.

Onlar ermiş muradına. Biz çıkalım Kaf Dağına.


Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net