Anılar Silinmiyor…

Öğrencilik yıllarımda sınıf arkadaşlarımdan Alman uyruklu bir kız vardı sırf komiklik olduğunu düşünüp küfür edip dururdu.Bir keresinde hocamıza denk geldi.Sözcükleri anlamında kullanamadığından karşı tarafında yüzünü düşürmüştü.Hocamızın hışımla döndüğünü ilk kez bu kadar kızgın görmüştük.

Söyleyen biraz şaşkın,biraz meydan okur gibi.’Şakaydı sadece.O şaka yaptığımı biliyor.Değil mi?diye cevap bekleyerek sormuşsa da şaka yaptığını mırıldandı korkakça.

‘ O kelimeyi bir daha söylediğini duymayayım.” derken hocamız, herkes utanmıştı. Birbirlerine bakmaya korkmuş olanlar;kendini suçlu hissetmişti, son cümleyi bir nefeste tekrar söyleyene.Hocamız o kısmı duymamış gibi yapmasının daha iyi olacağını düşünmüştü. Bu özür,o kişinin içini arındırmıştı.Ona haysiyetini geri kazandırmıştı.

Arkadaşlarım onu dışlamamıştı çünkü Almanların okulunda bu gayet normal karşılanıyordu.Bir keresinde jiletle kendi etini keserken tuvalette o ana denk geldik. Sanırım bu korkunun aklındaki başka her şeyi siliyor ve rahatlatıcı olduğuydu. Sanki çığlık çığlığa düşüncelerin yarattığı acıyı alıp,sinirlerin ve derinin gerçek yanmasına dönüşmesini bekliyordu.Her kesik rahatlatıcı ve özgürleştirici miydi ki?.. Yaraları kanıyor ve acıyordu yanaklarından yaşlar süzülüyordu.Kendine duyduğu nefretin birazı kanla birlikte dışarı akıtmış olması çok üzücüydü…

Bazı geceler evin sessizleşmesini bekler insan. Tek tesellisine kavuşma umuduna tutunur,can simidine tutunurcasına;bekler,herkesin yatmasını bekler…O kızın güvenebileceği bir ailesi yoktu ne yazık ki!.


İlknur Yıldırım
www.kafiye.net