İYİMSERCE BİR ÇILDIRIŞ

     -Alo canım, günaydın. Nasılsın?

     -Günaydın hayatımın erkeği! Ben çok iyiyim, hem de pek çok. Çünkü seni seviyorum. Çok seviyorum, çoook. En güzel günlerimden birine uyandım. Sen nasılsın?

     -İyi olmana sevindim. Ben pekiyi sayılmam. Çünkü sana bazı şeyleri anlatmam konusunda uygun zamanı seçip seçmediğimin tereddütü içindeyim.

     -Dedim ya hayatım, en güzel günlerimden birini yaşıyorum. Gece rüyalarımda çok uzun süre sen vardın Hatta hep sen vardın. Senin hayalinle yattım, senin rüyalarınla uyandım. Bu nedenle benim iyiymserliğimi bozacak hiç bir şey düşenemiyorum.

     –Buna rağmen söyleyip söylememe konusundaki kararsızlığımı yenebilmiş değilim.

     –Her şeyi paylaş benimle aşkım.

     -Öyleyse hazır ol, itiraflarım başlıyor: Ben geçen hafta kötü bir şey yaptım. Bir müşterinin işini çabuklaştırmak için ondan rüşvet aldım. Şimdi de vicdanım beni rahatsız ediyor.

     -Aaa, üzüldüğün şeye bak. Bu devirde rüşvet almayan mı kaldı? Hem o rüşvet değil, hediyedir canım hediye…

     -Üç gün önce Altan ile Filiz, Okan’ın aleyhinde konuşuyorlardı. Ben de duyduklarımı Okan’a anlattım. Okan bunları duyunca çok sinirlendi ve Filiz’e laf söyledi, ama Altan’ın da gözünü morarttı. Yaptığım çok kötü bir şey değil mi? Utanç içindeyim. Ben dedikoducu muyum?

     -Sen niye utanasın ki? Onlar utansın. Sen gerçeği söylediğin için dedikoducu olarak görülemezsin.

     -Etrafımdaki insanlara maddi bir yardımım dokunacak diye ödüm kopuyor. Kimseye bir şey ısmarlamıyorım. Bir dilenciye bile beş kuruş vermem. Kendi yediklerime harcadığım para bile beni üzüyor. Ben cimri birisiyim.

     -Buna cimrilik değil, tutumluluk denir. Hem ne demiş atalarımız “İşten artmaz, dişten artar.”. İleride kuracağımız yuvamız için şimdiden birikim yapmış olmuyor musun böylece?

            -Bir arkadaşıma borç para verecektim. Sözümü tutmadığım için arkadaşım iflas etti. Ben bir kalleşim.

     -Olur mu hayatım? Kabahat arkadaşında. Başkasına güvenip de borç yapmasaydı. Elin şeyiyle gerdeğe girmeye kalkarsa olacağı budur işte.

     –Şey dedin de aklıma geldi. Aslında hiç aklımdan çıkmıyor ya… Bu sorunu nasıl çözeceğimi bilemiyorum. Benim erkekliğim galiba öldü. İçimde cinselliğe karşı bir isteksizlik var.

     -Bunu kendine dert etme. Çağımızın hastalığı bu! Zaman zaman her erkek buna yakalanabiliyor. Hem ben seni seks yönünden güçlü olduğun için değil, kişiliğin güçlü olduğu için seviyorum.

     -Kemal Bey’in masa üzerinde duran telefonunu aldım, çantama koydum. İçindeki sim kartını değiştirip kullanıyorum. Bu yaptığım hırsızlık değil mi?

     -Hırsızlık sayılmaz hayatım. Sadece görmeden almışsın, hepsi bu.

     -İş yerinin bilgisayarını çökerttim. Patron sorunca da suçu yanıbaşımdaki arkadaşıma attım. Ben kesinlikle bir iftiracıyım.

     -“Gemisini kurtaran kaptandır” derler, sen de kendini kurtarmışsın. Niye iftiracı sayılasın?

     –Bitmedi bir tane daha var? Söyleyeyim mi?

     -Söyle tabii benim mert erkeğim. Baksana kendine dert ettiğin şu ufacık şeylere! Şimdiki söyleyeceğin de ötekiler gibi basit bir şeydir nasıl olsa.

     –Pek basit değil, ama madem ısrar ettin söyleyeyim; Ben seni başka bir kadınla aldatıyorum.

     -Olur böyle şeyler, dert etme hayatım.

     -Galiba anlamadın: BEN SENİ BAŞKA BİR KADINLA ALDATIYORUM.

     -Ne, nE, Ne, NE, NEEEE? Seni adi rüşvetçi, seni dili kopası dedikoducu, seni sefil pinti, seni utanmaz kalleş, seni erkek bozuntusu nonoş, seni pis  hırsız, seni pis iftiracı, seni, seni…

     -Bitti mi?

     -Hayır bitmedi. Sonuncusu da şu: İnşallah en kısa zamanda beni aldattığın o kancığın üzerinde geberirsin! Ben de cenazeni Playboy kızlarına kaldırttırırım ve de mezarının başına taş yerine Venüs heykelini dikerim.



Ömer Faruk Hüsmüslü

www.kafiye.net