Manevi Kızım Nurcan’ın Sürprizi

Günaydın Sevgili dostlar. Nasılsınız efendim iyi misiniz? Ben bomba gibiyim harikayım. Yalancı kışın ortasında güzel bir gün geçirmeyi diliyorum hepinize.

Sevgili dostlar, dün akşam üzeri manevi kızım da bir telefon aldım. Fahrettin Altay meydanında buluşup biraz konuşuruz diye davette bulundu. Ben de tamam dedim. Akşam saat 16 civarında evden çıktım, otobüse bindim, Fahrettin Altay meydana doğru araçla yolculuğa başladım. Ama ne yolculuk! İnanın sevgili dostlar, saat 16.15 civarında Ödemiş fırından Hıfsızsıhhaya doğru inen yokuşta yolun sağı solu araçlarda doluydu. İnönü caddesine çıkan dönere 100 metre kala trafik neredeyse tıkandı. Birli araç parkına karşılık yolda ikili parklar vardı. Ne İzmir Büyükşehir Belediyesi, nd İzmir emniyet müdürlüğü trafik şube görevini yapmamış, üstelik yapmamaya da devam ediyor.

Sanki sadece orada mı? 100 metreyi 10 dakikada gittik. Hıfzıssıhha dönerinden İnönü caddesine çıktık. Az önce büyük sıkıntıyı da çıktığınız yol bizi çok üzmüştü. Ama İnönü caddesine çıkıp Fahrettin Altay’a doğru giderken inanın sevgili dostlar sinir küpü oldum. Hıfsızsıhhadan Fahrettin Altay’a giden yolda dört şeritlik yolun, bazı yerlerde 5 Şehitlik olan yolun inanın sağlı sollu ataklarla sadece iki şerit açık kalmış.

Hıfzıssıhhadan Fahrettin Altay meydanı ne kadar tam tamına 25 dakikada gittik. Arkamızdan ambulans sesi geliyordu saatime baktım ambulans sesi 15 dakikada geçebildi. Ambulansın sesini duyduğumda eski tansaş’ın olduğu yer, şimdi Göztepe stadının olduğu yer ve ambulans bizi Fahrettin Altay meydanı’na kalan son durakta geçebildi. Eğer alinan yolu metre olarak söylemem gerekiyorsa 200 metre kadar. Yolların işgal edilmesi nedeniyle ambulans 200 metreyi 15 dakikada gidebildi.

Ben o sinirle bol bol söylendim ve Fahrettin Altay meydanındaki otobüs duraklarının yanına vardım. O arada manevi kızım telefon açtı, vazgeç kalacağını belirtti. Ben otobüs durağında oturmak istedim. Büyükşehir Belediyesi’nin koydu banklardan birini seçtim. Soğuktan korunmak isteyen bir kedi bankta oturuyordu ben de onun yanına iliştim. Çok geçmeden iki bayan geldi. Biri ben oturmayacağım dedi, bir diğeri de gel beraber oturalım dedi. Fakat bayanın kedinin olduğu yerde gözü olmuş ki, kediyi banktan aşağıya indirdi. Sorsanız mutlaka hayvan hakları savunucusu olurlardı.

Evet Sevgili dostlar aradan 5 dakika geçti geçmedi bir köpek kediye saldırdı, kedi can havliyle, kadın ile benim arama girdi. Ancak köpek kediye tekrar saldırınca; ” Ay canım benim, seni rahat bırakmadılar değil mi? Bu köpeklerde kedilere hiç rahat vermiyor, Ah canım benim.” diyen bayana o kadar çok sinir oldum ki. Ben de artık dayanamadım;” 5 dakika önce o kediyi Sen bu köpeğin önüne atmadın mı? Hayvan ne güzel burada oturuyordu, zorla kaldırdın, onu aşağı indirdin. Şimdi tutmuşsun; Ah canım vah canım diyorsun. Hayvanı köpeğin önüne atan sensin, yakınan da sensin. Asıl suçlu sensin.” dedim. Kadın oturduğu banktan kalktı uzağa gitti.

Ben yine yalnız bankta otururken manevi kızım yanıma geldi. Manevi kızım bana, buluşmamızın nedenini anlattı. Bana akşam yemeği ısmarlamak istiyormuş. Üçkuyular meydandaki bir lokantaya gittik. Bir zamanlar İzmir’in en meşhur çorbacısı olan dükkana gittik. Ben o dükkana 7 yıldır gitmiyorum ama dükkan yönüyle değişmiş, afilli mobilyalarla süslenmiş ama akıllı garsonlar ve şefler kalmamış gitmiş.

Ben ve mavevi kızım bir masaya oturduk. Ben kelle paça söyledim, manevi kızım da aynı çorbayı söyledi. Biraz sonra çorbalar geldi. Biz çorbalarımızı içtik. Sonra ben tandir söyledim, manevi kızım da iki tane lahmacun söyledi. Bu arada gardonlar bana, tandır yarım porsiyon mu olsun tam porsiyon mu olsun diye sordular. Ben de tam porsiyon getirin dedim. Manevi kızım da bana ve 2 tane küçük lahmacun olsun dedi.

İnanın sevgili dostlar, tam porsiyon ile yarım pansiyonu düşündüm ve büyük bir tabakta tam bir porsiyon gelecek diye düşündüm. Gele gele orta boy bir tabak gelmez mi? Manevi kızıma da küçük lahmacun yerine 2 tane büyük lahmacun geldi. Yemek ve lahmacun da masaya koydu ve şef, ne de garsonlar bir içecek isteyip istemediğimizi sormadan çekip gittiler. Ben ve manevi kızım önümüze konan yedik. Yemek bittikten sonra şef yanımıza geldi çay içer misiniz diye sordu. Ben şaşırdım, ayran kola içer misiniz diye sormayan kişiler yemek bitiminde çay içer misiniz diye sordular! Ben de ısmarla atsanız içerim diye siparişi verdik. Biraz sonra çaylar geldi.

Ben o kadar olumsuz düşüncelere kapıldım ki… Bu arada dayanamadım ve şef garsonu çağırdım. Eskiden burası çok nezih bir yerdi, ama görüyorum ki şu an burada sadece görüntü güzel. Yemek yerken ayran kola içer misiniz diye sormadınız ilgilenmediniz, dedim. Bunun üzerine şef garson suçu garsonlara yükledi, işi istedikleri gibi yapmadıklarını, baştan savma yaptıklarını, bunun için de özür dilerim dedi. İnanın ben daha da sinir oldum. Madem garsonlar söylemedi, sormadı, siz neden sormadınız diye kendisine söyledim. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Biz daha çok yol kat etmek zorundayız.

Sevimli dostlar, kısa bir yolculuktan sonra eve geldim ama aklım hala Üçkuyular daydı. İnönü caddesindeydi. Hele hele İnönü caddesindeki trafiği engelleyen otomobil parkların insan yaşamına ne kadar olumsuz etki ettiğini görmek beni çok üzdü. İzmir Büyükşehir Belediyesi, ne de İzmir emniyet müdürlüğü trafik şube denetçileri bana göre görevlerini yapmıyorlar. Trafiğe engelleyenlere karşılık önlem almıyorlar. Herkese mavi boncuk dağıtıyorlar. kısacası biz kötü olmayalım düşüncesiyle İzmir halkı sadece İnönü caddesinde değil tüm caddelerde aynı tıkanıklığı, aynı engellemeyi, aynı ızdırabı yaşıyor.

Sevgili dostlar söylenecek çok şey var ama Siri fazla meşgul etmek istemiyorum. güzel bir gün geçirmenizi ve güzel bir geceye gönül rahatlığı ile ulaşmanızı diliyorum efendim.

Saygılarımla.

8.1. 2020 Karabağlar

Hüseyin Durmuş
Emekli edebiyat öğretmeni
Şair yazar
www.kafiye.net edebiyat sayfası sahibi