İnce sızı

Menzile giden yolda ömrü cefakâr bilip
Yürek zindanlarında meçhule doğru aktık
Kaç veda kapısının eşiğine dikilip
Boyumuzdan da büyük ne hüzünler bıraktık
Nice duyguya gebe şu insan koruluğu
Eteklerinde umut, neler saklar doruğu
Muhabbet otağında candan umarız medet
Topuklarımız çatlak divana var çok müddet

Efkârı kıyılayıp seyre dalmak ne yaman
Gün ortasından şehre, bulutlanmış siretle
Ve, yaman imtihanda sabır taşıyan zaman
Kaderse vebal yüklü bilinmedik cüretle
Uyan aç gözlerini sabahın seherinde
Henüz ayak izlerin duruyorken yerinde
Yeri göğü nidanla inlet inceden ince
Sırra yakın gelerek insen gönle derince

Nefsimize dar gelir bağrı yanık sinemiz
Sanki başsızız gibi(!) Başımızda heyheyler
Rahatı terk etmeye yeter mi ananemiz
Alna yazılan çizgi kimi yolundan eyler
Sevgimizde taçlanan hangi aşk ola baki
Zatına muhtaç bağban bir gün açar illa ki
Ruhumuzu kuşatan yolculuktaki zahmet
Bezm-i ezelden beri arandığımız vahdet

Karanlığın dibinde her köşede bir boşluk
Korkup hızlanan kalbe neler oluyor ayan
Sûkutun lehçesinde kelimelerde hoşluk
Ağırlaşan uykuya ister istemez dayan
Gama aşina zerre nasıl kendinden emin
Bilir umutlarını bilir derdi El-emin
Sefa ile cefayı bir arada verince
Hangimiz kârlı çıktık güçlenip göverince

Kafamız kalabalık yalnız akibetimiz
Daha da muhtaç kaldık azalınca ihvanlar
Göğsümüzün içinde kaynar hararetimiz
Bizi ki; bizden iyi tanıyan, bilen anlar
Bir selam bir duaya nerde vermiştik mola
Çok hâl var üstümüzde, kulaklarda hayrola
Basiret bağlı diye neye gösterdik gayret
İtibar et kendine hadi bu defa ahdet.




Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net