ÇOBAN

Gün ışırken çıkar evden eşiğe
Semer vurup heybe atar eşeğe
Beli hasret kalır sıcak döşeğe
Takar tırnağını dişine coban

Azığını koyar heybe gözüne
Bir burukluk çöker mahsun yüzüne
Sancılar girse de yorgun dizine
Düşer sürülerin peşine çoban

Dolanır dağları çiğner taşları
Bazen akıverir gözden yaşları
Hakir görür onu öz gardaşları
Mahçup olur her dem eşine coban

Nesini sevmeyim dağın nesini
Çiğdem çiçek sümbül mor lalesini
Bazen ıslık çalar salar sesini
Türkü söyler dağın döşüne coban

Mataradan içer ılık suyunu
Ardıçla meşeyle demler çayını
El açıp da Hak’tan diler payını
Hamd eder Rahmân’ın işine coban

Gezip dolaşsa da yadı yabanı
Zühre’m unutur mu Bekir çobanı
Hasretle bağrında azar çıbanı
Buyurur Zühre’m in düşüne çoban

Saliha Değirmenci Yavaş
www.kafiye.net