İYİ KALPLİ UĞUR BÖCEĞİ PIRKANAT

Masal masal mat atar,
İki tilki ot satar.
Bindim deveboynuna,
Gittim Halep yoluna.
Halep yolu gül pazar;
İçinde tilki gezer.
Tilki beni korkuttu,
Kulağını burkuttu.
Çık çıkalım çardağa,
Ok atalım ördeğe,
Ördek, başını kaldırmış,
Velvelesini saldırmış.
Velvelesi dizinde…
Gönlü, vezir kızında…
Vezir kızı bal kaynatır;
İçinde kaş oynatır.

Eski zamanların birinde bir uğur böceği varmış. Bu böceğin adı Pırkanatmış.

Pırkanat çok iyi yürekli bir böcekmiş. Üstelik zorda kalanlara yardım etmeyi çok severmiş.

Bir sabah, erkenden Pırkanat’ın kapısı çalmış. Kapıyı açtığında karşısında hiç tanımadığı bir hamamböceği çıkmış. Hamam böceği yorgun gözlerle Pırkanata bakıyormuş.

Bir müddet sonra kendini toplayan Hamam Böceği:

‘’Merhaba güzel böcek! Açlıktan ölmek üzereyim. Ne olursun bana bir lokmacık ekmek ver!’’ Demiş.

Hamam Böceğinin halini gören Pırkanat, vakit kaybetmeden onu içeri almış. Ardından mis gibi bir yemek hazırlamış.

Yemeği gören Hamam Böceği, dayanamayıp hapur hupur yemiş.

Ardından Pırkanat’a teşekkür edip, oradan ayrılmış.

Yine böyle bir günde Pırkanat çiçek özleri topluyormuş. Tam bu sırada aniden yere pat diye bir şey düşmüş. Pırkanat merakla düşen şeye yaklaşmış. Bir de ne görsün? Bu karınca yavrusunun ta kendisiymiş. Yavru, düşmenin etkisiyle ayağını incitmiş. Karınca, çektiği acıyı gözyaşlarıyla anlatmış.

Pırkanat, yavrunun ayağına bakmış. Sonra evine uçup, küçük bez parçaları ve merhem getirmiş. Ardından karıncanın ayağına merhemi sürüp, bez parçalarını sarmalamış.

Bir müddet sonra karıncanın ayağındaki ağrı azalmış.

Kısa bir süre sonra da yavrunun annesi gelmiş. Olanları Pırkanat’tan öğrenmiş. Anne karınca Pırkanat’a teşekkür etmiş. Sonra da Pırkanattan ayrılıp, evlerine gitmişler.

Gel zaman git zaman, bizim Pırkanat, nehir kenarında çiçek özü toplamaya gitmiş.

Bir miktar topladıktan sonra, eve gitmek için havalanmak istemiş. Tam o sırada şiddetli bir rüzgâr esmiş. Rüzgârın etkisiyle Pırkanat kendini buz gibi suyun içinde bulmuş. Kanatları ıslandığı için uçmakta zorlanmış. Sonra ‘’imdaaatt! İmdaaatt’’ diyerek yardım istemiş.

Tesadüf bu ya; tam o sırada oradan geçmekte olan hamam böceği Pırkanatı tanımış. Hemen eline bir çubuk alıp, ona uzatmış. Fakat çubuk kısa gelmiş. ‘’Ne yapsam?’’ Diye düşünürken; karşısına biranda yavru karınca çıkmış. Yavru karınca da Pırkanat’ı tanımış.

Hamam böceği, çubuğun kısa geldiğini yavruya anlatmış.

Bunu duyan yavru, hemen çubuğun en uç kısmına çıkmış ve:

‘’Hadi, Böcek kardeş! Çubuğu Pırkanat’a uzat. Ben onu yakalarım.’’ Demiş.

Hamam böceği denileni yapmış. Yavru, Pırkanat’ın elinden tutmuş. Çubuğu da hamam böceği çekmiş. Bu sayede Pırkanat boğulmaktan kurtulmuş.

O günden sonra üçü, çok iyi birer dost olmuşlar.

Eee, ne demişler? ‘’İyilik yapan iyilik bulurmuş.’’

Onlar ermiş muradına biz çıkalım Kaf Dağına.

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net