Düşün, Yaşa ve Hisset

Boş… Bana gelen ve benden dışarıya akan hisler bomboş… Gözkapaklarım nedensiz çaba sarf ediyor. Ne duvarın ne de karşımda dikilen insanın değeri var. Ayna kırıkları acıtıyor ayağımı ansızın; az da olsa çıkarıyorum sanal âlemden zihnimi… Ayna karşımda gurur verici bir cesaretle bana bakıyor. Bense aynaya karşı boynu eğik. Kafamı kaldıramıyorum fakat bakmam için zorluyor. ‘’NE ÖNEMİ OLABİLİR Kİ BUNDAN SONRA?’’ diye feryat ediyorum. İstifini bozmadan bana sadece bakıyor. Ayaklarımın altına batan cam kırıkları sızlatmıyor artık. Bedenim tümüyle uyuşma aşamasına geçiyor. Ve ben gene boynu bükük… Gözler yere kaymış şekilde, omuzlar düşük… ‘’ZAMANI GELDİ…’’ diyen ses kulağımın zarını patlatacak şekilde haykırıyor. Nefesini boynumda hissediyorum, ancak göremiyorum. Etrafıma bakınmak yeteri derecede yoruyor beni ve yavaş yavaş çöküyorum… Ruhum bedenimi terk ediyormuş hissine kapılıyorum… Gözlerim ferini kaybediyor ve ben ÖLÜYORUM…

‘’ZAMANI GELDİ!’’ diye kulağımı zedeleyen ses, enseme doğru üflüyor ve ben titriyorum. ‘’AYAĞI KALKMANIN ZAMANI GELDİ…’’ diyor bambaşka ve huzur veren bir ses. Onun nefesini sağ yanımda hissediyorum. Tebessüm etmek, bedenime emir vermek imkânsız… Felçli ruhum bedenime insafsız… Cesaretim ve gücüm tükendiği gibi bir de güvenimin cenazesini kaldırıyorum. Tüm hislerimin işe yaramadığına kanaat getirmek zor olmuyor. Sağımla solumla kavga edip penceremin önünden geçen telaşlı insanları seyretmek istiyorum; eskisi gibi… Ne yazık ki hareket edemiyorum…

Yavaşça kafamı kaldırıyorum ve aynaya son bir kez bile olsa bakmak istiyorum. Gülmek ya da gülmemek arasında gidip geliyor gibi gözüküyor. Sanırım halime acıyor. Sadece bakışlarını izliyorum. ‘’SEN’’ diyorum bağırarak ‘’BIRAK BENİ!’’ Tebessüm ediyor kalleşçe. Gururunu takdir ettiğim aynadan pişkince bir bakış cevabını alıyorum. ‘’HEPINIZ AYNISINIZ!’’ diye fısıldıyorum yorulduğumu fark ederek… Bana sadece ‘’SENİ TUTAN YOK…’’ diyor ayna ve kırıklarını geri çekiyor… Son kez gülüp gidiyor ve ben yalnızlığımla başbaşa kaldım derken sesinin tüm ihtişamıyla beni büyüleyen o ses fısıldıyor kulağıma bir şeyler; ‘’DÜŞÜN YAŞA VE HİSSET!’’ Ve kayboluyor…

İşte şimdi yalnızım, diye düşünüyorum. Kendi kendimle başbaşa, davetsiz misafirler olsa da… ‘’DÜŞÜN YAŞA VE HİSSET’’ sözleri yankılanıyor kulağımda. Oysaki düşünemiyorum, yaşayamıyorum ve hissedemiyorum. Bedenimden arta kalanlarla geçinirken, tüm kırıntılarımı toplamamı istiyorlar. Gücüm olsa ne ala. Gizli bölmelerde kaybediyorum kendimi. Kendimle hesaplaşma anına kadar boş, Hesaplaşmadan kaçmak beynime hoş. Kaçmak faydasız yalnız odam yeteri kadar loş… Benliğimse durmamakçasına koş…

Ne kaçmak ne de buralardan gitmek mümkün. Tıkılıp kalmışım sahne arkasına… Yüreğimin kırıkları dökülüyor ayaklarıma… SEYRETMEK BOŞ, BAKSANA…

MİNE POLAT
www.kafiye.net