Yedi Renkli Gül Ağacı / Hatice Eğilmez

 

Sevgili gül ağacı ilk kez bu bahar çiçek açacaktı. Açan güllerinin ne renk olacağını çok merak ediyordu. Acaba anne ve babası gibi beyaz mı olacaktı gülümsemeleri, yoksa karşı evin bahçesindeki gül ağacı gibi kıpkırmızı mı olacaktı?

Gökkuşağı burun kıvırdı, onunla birlikte yedi rengi de müthiş bir ahenkle burun kıvırdılar.

“Şüphesiz beyaz güllerin olacak senin ufaklık, bütün ailen beyazken başka bir renginin olacağını mı sanıyorsun?”
Minik gül ağacı çok şaşırmıştı. Sesli düşünmüş ve gökkuşağı onu duymuş olmalıydı.

“Benim ne hayal ettiğimi bilmen ne tuhaf!” diye mırıldandı masumca.

“Dikenlerin söylediler, daha doğrusu bana fikrimi sordular.”

Gülün dikeni bile sır tutmazsa kime, nasıl güvenilebilir ki…

Yakında, hem de çok yakında belli olacaktı her şey. Cemreler birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düşmüşlerdi. Düşen her cemre dillerinden anlayanlara “merhaba” diyerek inmişlerdi yer küreye. Nereden geliyorlardı acaba?

Gökkuşağı konuşmasına devam etti. “Duyduğuma göre sen hiç kimseye hayır, diyemezmişsin.”

Ah, yine dikenleri söylemiş olmalıydılar bunu da!

Gül ağacı sustu, narin gövdesindeki dikenlerden de ses çıkmıyordu. Öğlen uykusuna mı yatmışlardı acaba? Onlar gülün zırhlarıydı, herhangi bir tehlike anında ne çok işe yararlardı! Ve doğruydu, gül hiç kimseye hayır diyemeyecek kadar kibardı. Bazılarına göre bu, kibarlık değil de olsa olsa bir zayifliktı. Neyse ki onun hayır diyemediği herkese dikenleri hayır diyorlardı. Kim bilir kaç bülbül, kaç kanarya veyahut serçe nasiplerini almışlardı onların hışmından.

“Dikenlerim sağ olsunlar!” dedi tebessüm ederek. Tebessüm ancak güle böylesine yakışabilirdi.

Gökkuşağının ise, baharın sarhoş edici havasından olsa gerek, haşarılığı üzerindeydi.

“Şimdi hepsi uyuyorlar, seni nasıl koruyabilirler ki…”

Oysa onlar uyurlarken bile görev başındaydılar.

Gökkuşağı yumuşacık ellerini gül ağacına uzattı. Uzatması ve çekmesi bir oldu. Nasıl da canı yanmıştı! Yanı başındaki buluttan bir parça koparıp kanayan parmaklarını sardı. Hem ışık hem de su, aslında ne ışık ne de su… Rengârenk damlalar yağdı, çevredeki bütün çiçeklerinin üzerlerine. Tatlı bir telaş sardı doğayı. Yeni düşen cemreler de gülümsediler bu işe!

Sonra gül ağacı gül açtı ne renk mi? İnanamayacaksınız ama yedi renk!

Rüzgârlı Orman Masallar

Hatice Eğilmez KAYA
www.kafiye.net