Senin de Hikayen Olmalı.

Her yaşın bir hikayesi olmalı,
Neresinden başlasam,
Koca bir ömür nasıl sığdırılır,

Yetmez içindeki fırtınaları tek tek anlatmaya.
Acıyı, sevinci, mevsimleri uzun kış gecelerini.
Kadere boyun eğen yarını olmayanlara,
Hüzünler sarmıştır her bir yanını.

Akmalı mı ırmaklara şerha şerha,
Anlatmalı aşkı;
Yangınlara düşen per perişan hayatları.

Çocukluğuna dönmek istesen, önünde sis bulutu,
Bir kahvenin telvesinde aranırken dostluklar kırk yıl,
Demlenir oldu çay bahçelerin de kahveler, lokumlar, ikramlıklar!
Anlatmak için rüzgara karşı nefes almak gerek, 
Taaa çiğerlerin patlarcasına!

Kimi ne kadar seviyorsan, 
Bil ki uçurumun odur,
Nasıl seviyorsan,
Nihayetin o kadar derin ve karanlık olur denir.

İnancın ne kadar derin se, 
Bir O kadar batarsın bataklığa,
Çıkmak için debelendikçe,

Sıçrar üzerine busbulanık çamur saçının her teline.

Ağlamak için, sakin gölge bir arasın, 
Islanmış kedi gibi dolanırsın, 
Yarı aç yarı tok,
Yol kenarı kaldırımlarda.

Herkesin anlatmak istediği bir hikayesi vardır mutlaka.

Kaldır başını, kaldır kaldır bir bak etrafına, 
Çılgın yörüngeden kopmuş bir dünya,
Hep bir acele niye?

Koşuyor, koşuyor durmadan hep ileriye.

Sen hiç ağaçların rüzgarda savrulurken dalları,
Yere düşerken yaprakların ağladığını, 
Senin acılarını paylaştığını duydun mu,
Ben duydum!
Yapraklar solarken saçlarıma aklar düştü,
Dallarından düşerken, kollarım ayaklarım tutmaz oldu.
Bedeni gürültüyle topraktan ayrılırken,
Bir can bir aşk toprağa düştü,
Koca çınar ağladı, bir ben ağladım.
Cam kırıklarında, yalın ayak yürüyorum, 
Yürüyorum dün de bugün de sana doğru.

Ahh İçim daralıyor anlatırken.
Karıştı mı yağmur damlası gözyaşlarına, 
Aktı mı, söyleeeee söyle!
Ne kadar canın yansa da,
Sen hiç ağlarken gördün mü dostunu,

İçine, içine akıtırken hançer kesiği sözlerini,
Verdiği emekleri bir ömre sığdırabildi mi hiç.

Ne çocuk olduk, ne de genç, 
Bil ki o gün doğduğunu, 
Aşk çalınca kapını sevince anlarsın.

Ne Hikayeler,
Ne de güzel sözler peşinde koşmazsın,

Sıra sana geldiğinde,
Elimi tuttuğunda sana susadığında,

İşte o gün ağlarsın.
Bir tebessüme hasret kaldığını,
Sen sevince anlarsın.

Yıllar, mevsimler geçerken,
Gözyaşının pınarlara neden akmadığını sorgularsın?

Aşk acısı kalbine saplandığında!
işte o gün,
Rüyalarında hatırlayıp beni her gün anacak,

İçin için mum gibi kendi ateşinde yanacaksın.

Hikayeler yok artık,
Gerçeği, sadece gerçeği yaşamak vardı.
Ne derdini anlatabildin,
Ne de yeterince sevdiğini,

Derdim dağlardan büyük diyenlere;
Şimdi ne diyeceksin!

Boş vaatlere, bir ömrü harcadın da, 
Dönüp hiç arkana bakmadın,
Yıktığın duvarların bugün altında kaldın.
Sessiz kaldığımda, sustuğunda ağladım, 
Hep senin için,
Yanmasın diye ağladım boğulurcasına ağladım.

Tüm tutkular, sevdalar,
Hepsi an ve an dolanırken son sürat damarlarında,

Karmaşık bir dünya,
Dipsiz bir kuyu akıyordu sana,

Ne yüzebildin, ne de vazgeçebildin yarım kalan sevdadan!

Hangisi sensin, 
Gelen mi,
Giden mi, bir muamma.

Yalnız yürüdüğünde,
Gözyaşların yere düştüğünde,
Gölgenle savaştığında,
Terk edildiğinde 
O gün geldiğinde, 
İşte o gün, 
Seninde bir hikayen olduğunu,
Ağladığında anlarsın..


Hanife küçük
19. 05. 2018…..03:26
www.kafiye.net