YÜREĞIMIZDE KALANLAR

Insan bir yakınını kaybedince dünyası başına yıkılır, tüm renkler griye döner ve duygular anlamsızlaşır. Tüm seslere kulakları tıkanır, sadece kaybettiği sevdiğinin sesini duymak ister. O anda onu unutmaktan korkar ve hayalini gözlerinin önüne getirmek ister. O hayal gözünün önüne bir türlü gelmez, yorulur gene de görüntüleri tekrar görmeye çabalar.

O’nun kara toprakla buluşmasıyla beraber yürek yangını onun için daha da çok fazlalaşır. En azından cansız da olsa bedeni dünyadaydı, soğukta olsa ellerine dokunabiliyorum, yüzünü son kez öpebiliyorum diye düşünürsün.
Onu senden alırlar, beyaz kefenlere sarıp, kazılan mezara sonsuz uykusuna toprak ananın kucağına yatırırlar. O boş mezara bakarken ne kadar da derin ve karanlık diye için sızlar. Biraz sonra ilk topraklar kürekle atıldıkça o beyaz kefen gözükmez olur.

O kadar kısa sürede o mezarın üzerine o kadar çok toprak atılır ki … Bu sürenin kısalığına şaşarsın. Artık canından can olan insan yok olmuştur. Üstünde topraktan bir yığın vardır. O ağırlıklar altında ezildiğini ve olmayan canının yandığını düşünürsün. Oradan ayrılmak ve onu garip gibi, yada değersiz bir eşya gibi o kabristanda bırakmak canını çok yakar. Gitmek istemezsin, seni oradan zorla uzaklaştırırlar. 
O gece en zor olan gecedir. O gece bir türlü bitmez. Gözünün önünde tüm gün yaşadıkların ve onun yaşayacaklarını düşünürsün. Artık onunla bu dünyada bağın kalmamıştır. Ne bedenini görebilirsin, ne de sesini duyabilirsin. O ise orada ne yapıyor ve bundan sonra ne olacak …. Düşünürsün …

Aynı evde yaşıyorsan durum daha da vahim. Onun yattığı yatağın boş olması, sofradaki yeri, salonda oturduğu koltuk hep boş kalacaktır. Umutsuzca bakarsın, sanki orada varmış gibi hep bakarsın… Oysa gördüğün yalnızca boşluk … Sanki hiç yaşamamış gibi, hiç dünyaya gelmemiş gibi … Sadece boşluk ve sadece yokluk..

Kıyafetlerini özellikle ayakkabılarını en önce dağıtmanı isterler.. Adet böyleymiş ve ahirette ayakkabısız kalırmış … Mış … Mış …

Gidersin onun ayakkabılarına bakarsın, için tuhaf olur. Sanki o gelecek ve onu tekrar giyecek diye düşünmek istersin. Kıyafetleri ; onun üzerinde görmeye alıştığın o giysileri başkasına vermek çok zor gelir. Sanki onun anılarını ve o evdeki izlerini siliyorum sanırsın. Gene yüreğin yanar. Eline alır sanki onun bedenine dokunur gibi dokunur, elden ve evden çıkarmaya kıyamazsın. Anılarındır onlar ve kimse seni anlamasa da sen kendini çok iyi anlarsın.

Artık hep eksiksindir, bir daha tam olamazsın. Bir daha onunla güldüğün ve eğlendiğin kadar hiç kimse ile gülemez, eğlenemezsin. Sanki onsuz yemek, içmek ve gülmek ve mutlu olmak seni utandırır, kendini suçlu hissedersin. Zaman ve hayat onun gidişiyle durmasa da çok yavaşlar … Yüreğin ağırlaşır, gözünden yağmur yüklü bulutlar eksilmez. Bir insan ne kadar çok ağlayabiliyormuş şaşarsın…

Boş bir hayal de olsa sanki bir gün gelecek ve geri dönecek sanırsın, umarsın, beklersin .. Herkes onu unutsada sen asla unutamazsın.. Yaşamadan da bu duyguları anlayamazsın…

Evladını, yakınını kaybeden tüm anneler ve aile fertleri bundan daha da acı duygular yaşar … Yüreklerde yangın sönmez, o çok sevilenler yürekte kalmaya devam eder.
Ateş düştüğü yeri yakıyor… Ben de aynı acıyı yaşıyorum demek için gerçekten yaşamak gerekiyor… Yaşadım biliyorum … Allah kimseye yaşatmasın …

Şehitlerimizin mekanları cennet olsun …Tüm şehit yakınlarına sabırlar diliyorum. Allah yakınlarını kaybeden yaralı yüreklerin yar ve yardımcıları olsun.

Sevdiklerinizle kalın ve onların kıymetini bilin ….

Nejla BILGIN
www.kafiye.net