HERKES KISMETİNİ YER

Anne, baba ve iki çocuk İle dört kişilik çekirdek aileydiler. İstanbul Sefaköy’de kenar mahallede aldıkları arsaya anne, baba ve kardeşleriyle birlikte iki katlı binayı zor koşullarda inşa etmişlerdi. Ailenin her ferdi semtteki farklı fabrikalarda işçiydi. Önce alt kat yapılmış, üç yıl sonrada üst kat inşa edilmişti. Binanın üzerinde Demir filizleri vardı ve parayı denkleştirdileri vakit üçüncü katı da yapacaklardı.

Alt katta kayınvalide ile küçük gelin, üst katta büyük gelin ve iki çocuğu yaşıyordu. Katları ayrılınca sofraları da ayrılmıştı. Artık herkes kendi tenceresinde pişeni yiyordu. Alt katta oturan gelin işten çıkmıştı ve iki aydır da işsizdi. Üst katta oturan büyük gelin ise üç yıldır aynı fabrikada çalışıyordu. Avans ve maaş aldığı günler semtteki ucuz pasta, tatlı satan dükkana uğruyor ve canı ne çekiyorsa alıyordu. Her seferinde de alt kattakilere yakalanıyordu. Elindeki pakete iştah açıcı gözlerler bakıyorlardı. İçinden kızıyordu fakat, gördüler diye yukarı çıkınca ne aldı ise çocuklardan alt kata göz hakkını gönderiyordu.

Bu akşam zamlı maaşını almış ve biraz daha kaliteli bir pastaneden çikolatalı bir pasta almıştı. Sokağa dönerken de hafta sonu yıkamak için getirdiği iş önlüğünü pasta paketinin üzerine doğru siper etmişti. Ne tesadüf ki bu akşam önüne gelen ve elindekilere merakla bakan olmamıştı. Köfte, patates kızartmış çocukları ve eşi ile keyifle yemişlerdi. Yemekten sonra çay demlemiş ve tepsi ile pastayı sehpanın üzerine koymuştu. Bütün halde ortaya gururla getirmişti ve çocukların gözünün önünde dilimleyecekti, tam bıçağı pastaya değdirmişti ki kapının zili çaldı. Eşi ile göz göze geldi ve o gözlerdeki bakış ile anlaştılar. Tepsiyi kaptığı gibi mutfağa doğru koşarken çocuklar “anne pasta” diye bağırıyordu. Onları da kocası susturdu. Kim geldi ise o gittikten sonra pastayı yiyeceklerdi. Kimdi bu münasebetsiz? Kendi başlarına hiç bir şey yedirmiyorlardı. Alt kattakilere kızdılar içlerinden.
Bu sırada kolu kapıya çarpan kadın tepsiyi yere düşürdü. Pasta marleylerin üzerine yapıştı, dağıldı kadın o panikle çığlık attı. O telaş ile mutfağa koşan eşi de kapıyı hızla açınca ters dönen tepsideki pasta yer döşemesine iyice sıvandı. 
Bu sırada kapının zili ısrarla çalıyordu.. Oğulları kapıyı açtı. Gelen onun yetim sınıf arkadaşıydı ve okul sırasında unuttuğu hırkasını getirmek için gelmişti.
O hırkayı daha bu hafta pazardan epey bir para vererek almışlardı.

Karı, koca kapıdaki sekiz yaşındaki zayıf bedenli, ürkek bakışlı komşu oğlunu görünce yüzleri allak bullak oldu. Çocuk elindeki hırkayı arkadaşına uzattı ve koşarak merdivenleri indi.

Çocuklar pasta yiyemedikleri için ağlamaya başladı. Kadın ise başını öne eğdi ve sustu. Koca ise duvardaki fotoğrafa baktı, dağ gibi arkadaşı gencecik yaşında iş kazasında vefat etmiş iki yetim ile gencecik eşini arşında bırakmıştı. Arkadaşını hatırladı ne kadar zaman olmuştu o hayattan gideli bir gün bile onun emanetlerini hatırlamamıştı. Üzüldü, insanlığından utandı. Gözlerinde kara bulutlar belirdi.
Bu sırada ise çocuklar halının üzerinde pasta, diye ağlıyordu…

Nejla BILGIN
www.kafiye.net