İNSANCA YASAMAK ZOR MU?

Ben galiba uzaydan geldim.Kendimi o kadar farklı buluyorum ki bu insanlardan. Benim gibiler azaldığı için örneklerimi bulmakta da zorlanıyorum. Türüm tükendi sanırım.Benim gibiler müzeye mi kaldırıldı yoksa!.Öyle ya kalan örneklerimi günün birinde sergileyebilmek için kesin mumyaladılar.Ya da beni müzeye koyacaklar bu gidişle..Her dışarı çıkıp insanların içine karıştığımda, hayretler içinde kalıyorum. “Bulmayı ümid ettiğim güzellikler yok. İnanın içim ürperiyor..
Bu kız neler saçmalıyor diyorsunuz şimdi eminim. Ama okumaya devam edin lütfen.İçinizden birkaç kişi bile okuduğunda durup düşünüyorsa bu bana yeter. Bu yazı amacına ulaştı demektir.Çünkü bu düşüncelerimi söylediğimde bana hep aynı şeyleri söylüyorlar “Saçmalama Şule ” …..
Ben saçmalıyorum evet. Ölene kadarda saçmalamaya kararlıyım. Çünkü bunca yaşa, bunca tecrübeye, hayatımda yaşadığım maddi manevi kayıplara, gönül kırıklıklarına, hüsranlara, gözyaşlarına, yenilgilere rağmen hala bu bedende sevgi ile atan bir yürek barındırıyorum. Ve sevgi ile atmakta ısrar eden bir yürek.Kırıklarını sürekli pamuklara sarıp onardığım bir yürek..Dışarı çıktığımda çevremdeki insanların yüzlerinde, yüreklerinden yansıyan sevgiyi bulamıyorum. Tebessüm de yok gözlerinde. Yanlış adresteler belki, bu yüzden sevgisiz, ihanete uğramış, yada ihmal edilmiş yitirilmiş, yok edilmiş yürekler var etrafımda..Eminim o yürekler seven bedenlerin içinde coşku ile atmayı isterdi seçme şansları olsaydı, olabilseydi… Ama engel olamadığı bir nefretle çarpıyor yürekleri. Masum bedende masum yüreğe rağmen kötülüğe işleyen bir beyin taşıyorlar çünkü..Ve bu gözlerine öyle yansıyor ki insanların, baktığımda sevgi pırıltıları yerine buz gibi bakışlarla karşılaşıyorum. Evet hayretler içinde kalıyorum inanın. İnançları yok insanların.. İnançları olmadığı gibi vicdanları da yok.İnançsızın zaten vicdanı olmaz ki.. En çirkini ise; güzellikler çıkar ve menfaatler doğrultusunda kullanılıyor.Üstelik fesatla yoğurup harmanlanıyor.Galip gelen menfaatler ortaya çıkan ise nefrete ve hırsa yenilmiş hayatlar. Menfaat çarkı ile öylesine dönüyorlar ki hayat değirmeninde, çarkın bir gün bozulacağını düşünemiyorlar.Kaçınılmaz sonu göremiyorlar. Hayatın tokadı hiç bir şeye benzemez. Fesata menfaate çalışan beyinler bir gün kaybedecek, er veya geç bozulacak çıkar oyunları, Sevgi kazanacak..
Sevgi, tebessüm bir yana barışla, huzurla, neşe ve ümitle zaten hiç karşılaşmamış, hiç tanışmamışlar sanki bu insanlar.. Ne gökkuşağının güzelim renklerini görüyorlar, ne de hayal dünyasının uçsuz bucaksız yolculuklarından haberdarlar.. Saf ve temiz sevdaların umut şarkılarını söylememişler.Geceye, yıldızlara içini dökmemişler, kayan yıldızla dilek tutmamışlar.Çıplak ayak dolaşmamışlar çimenlerin üzerinde. Toprağın kokusunu çekmemişler içlerine.Gecenin koynunda rüyalara sarılıp hayallerle sabahlayıp umutlarını çoğaltmamışlar. Her yeni güne demlenmiş, tazelenmiş dopdolu yürekle başlamamışlar.Çok mu zor ?.
İşte ne zaman bunları söylesem insanlara bana hep aynı şeyi söylüyorlar “Saçmalama Şule… Nasıl senin gibi olalım, sen hayal dünyasın da yaşıyorsun.. Sevgilere, aşklara kucak açıyorsun, yaşam sanki oyun bahçesi, sen oyunlar oynuyorsun ! Sen kini, küsü, savaşı görmüyor musun, rekabeti bilmiyor, çıkar kavgaların sesini duymuyorsun, sen tesadüfen yaşıyorsun! Büyüyememişsin, hala çocuk kalmışsın bu saatten sonra da sen büyüyemezsin, çok geç kalmışsın.. Senden ne köy olur, ne de kasaba ! Senin gibilerin gerçek hayattan haberi yok. Hayat çok zor ve pahalı, ekonomik kriz var senin haberin yok. Baksana bunca hakikate rağmen, hayata karşı gülebiliyorsun hala!”
Söylenecek o kadar cevap var ki aslında.İçimden çığlık çığlığa bağıran bir ses, yüreğimin isyanı var herşeyden önce. Ama ne söylesem boş. Taşlaşmış yüreklere sevgi girmediği gibi sözlerde havada kalacak konuşursam.Susuyorum içimdeki isyana rağmen. Sessiz çığlıklarım gözlerimden yansıyan sevgi oklarına dönüşüyor. Karşımdaki insanın duvarlarını delmeyi umud ederek.
Ama beni yıldıramaz bu sözler. İçimdeki çocuğu öldüremez. Bunca yılı o çocukla yaşadım ben.Her yıkılıp yere düştüğümde elimden o çocuk tutup ayağa kaldırdı.Her ağladığımda gözyaşımı sildi.Canımı her kim acıttı ise ben de onun canını acıtmadıysam eğer bilinki o çocuğa sığındığımdan.Haksızlıkları unutup, “canı sağolsun” diyebildiysem beni üzene bilin ki içimdeki çocukla avunduğumdan. Yine içimdeki çocukla, sevgiyle el ele luna parka gideceğim. Atlı karıncalar da dönerken, kahkaha ile şarkılar, türküler söyleyeceğim. Ve şarkı söylerken tüm söylenen o yabancı, sahte sözleri, içimdeki çocukla çoktan unutmuş olacağım. Bunca yıl unuttuğum gibi…
İnsanca yaşamak, var olan her şeye pozitif yaklaşmak, iyi niyetli olmak sevgi, hoşgörü, yardımlaşma, şefkat ve anlayışı yüreğimde barındırmak ve duygu dolu olmak suç mu? Konfüçyüs’ün dediği gibi, “Bize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına da yapmamaya çalışmaktır.” Düşüncesini beynimde barındırmam hata mı? Pozitif düşünce, pozitif davranışı davet eder ve insanlara daha derin bir sevgiyle yaklaşmamızı sağlar. Bizden yayılan pozitif enerji ise herkese ulaşır. Böyle düşünmem saçmalık mı?
Yine seveceğim saf ve katıksız. Karşılıksız, beklentisiz. Sevdiğime telefon açacağım “hava çok soğuk sana ördüğüm şapkayı tak, üşütme” diye. Sesinde yorgunluk hissettiğimde ona “Seni seviyorum” yazıp yollayacağım moral olsun diye.Yüreğimi yüreğinde hissetsin diye.. Yanımda olmadığı anlarda bile beni sevdiğinden, beni düşündüğünden bir an bile tereddüt etmeyeceğim.Yanımda olduğu anlarda ise yüreğimdeki sevgiyi önce gözlerimden haykıracağım gözlerine, sonra sıcacık avuçlarımda sunacağım. Sıcak bir kucaklama ile tüm sıkıntılarını unutturacağım… Herşeye rağmen seveceğim inatla..Kendi gezegenimde, müzelik olmaya ve hep saçmalamaya devam edeceğim.
Dostlara yürekten sevgilerimle….
Şule Akar
28.12.2006
Saat:21.50
www.kafiye.net