AVCI KİM AVLANAN KİM

Yer İstanbul tarihi yarımada ve burada en lezzetli köfteleri yapan tarihi bir köfteci dükkanının üst katı. Pencere kenarındaki masaya oturup siparişimi veriyorum. Her ne kadar her seferinde önüme menü yazılı deri kaplı defteri uzatsalar da kararım hep aynı. Köfte , piyaz ve ayran. Tatlı alamıyorum keza sanki diğer yediklerim masum ve tek kilo aldıran tatlıymış gibi kendimi kandırmaya devam ediyorum. Bazen pembe hatta açık pembe yalanlara bile isteye kanmak insanı mutlu ediyor.
Burada sipariş oldukça hızlı gelir. Önce içecek ve piyaz, ardından köfte tabağı geldi.

Bu sırada hemen bitişik masadan sesler gelmeye başladı. Onu bunu dinlemek adetim değildir lakin insan yazar olunca kulakları ve algıları da istemeden açık oluyor. Öğünmek gibi olmasın iyi gözlemciyimdir. Kendim için değil sizler için yazacak malzeme insan olunca gözlemlemek şart.

Neyse ; yan masada gelişen sohbet normal bir ses tonuyla aynen aşağıdaki gibi .
Erkek : Türkiye’de yaşamıyorsunuz galiba ,
Kadın : Almanya’da yaşıyorum. Gezmek için üç haftalığına geldim.
Erkek : Burası Sultanahmet biliyorsun değil mi ? Bak şurası da Sultanahmet meydanı.
Kadın : o kadarını biliyorum, İstanbul’un her tarafını bilmiyorum.
Erkek : o zaman sen Emirgan’ı bilmezsin , istersen buradan sonra seni boğaz’a götüreyim.
Kadın : Boğaz’a gittim fakat neresi bilmiyorum. Görünce hatırlarım.
Erkek : Ben seni gezdiririm.
Kadın : çok teşekkür ederim. Size zahmet olmasın. Arabanız var mı ?
Erkek : arabam yok, taksi tutarız.
Kadın : kocaman gülüyor mutlu. Bir yandan da köftelerini yiyorlar.
Daha birbirimizin adını bile bilmiyoruz.

Ben erkek için şöyle düşünüyordum akrabasını, veya bir tanıdığını gezdiren ona refakat eden birisi. Kadın ise gurbetçi … Adam yaşlı, yaklaşık yetmiş yaşında gibi , temiz giyimli, kadın ise kırklı yaşlarda lakin bakımlı ve mini şort, tişört ikilisi ile tam yazlıkçı veya turist gibi. Birbirimizin ismini bile bilmiyoruz sözü üzerine ; O anda kafamda şimşek çaktı bunlar az önce tanışmışlar … Gülmemek için dudaklarımı ısırıyorum ve bende sessizce yemeğimi yiyorum.

Erkek : ben eskiden çok zengindim. Sonra arkadaşlarım yüzünden battım. Bir arkadaşıma 4.000.-TL borç vermiştim onu almaya geldim. Dükkanından ben gelmeden kaçmış. Bak sana cebimi göstereyim 3.-TL bozuk para var. Sen olmasan ben bu yemeğin parasını bile Ödeyemem, akşama kadar aç gezecektim. Istersen sana bozukları vereyim.
Kadın : gözlerini şaşkınlıkla açıp adama bakıyor. Kısaca ” gerek yok” Diyor.
Erkek : benim Silivri sahilde çok arsam var istersen sana bin , iki bin metrekare kadar uygun fiyata arsa vereyim. Yarın beraber gidip yerlerine bakabiliriz.
Kadın : yok bizim o kadar paramız . Biz kendi yağımızla ancak kavruluyoruz.
Erkek : sizin paranız çok değer kazandı ya onun için diyorum.
Kadın : yok o kadar para bizde , arsa filan alacak kadar. 
Erkek : eskiden cebim para ile doluydu ve etrafımda dost geçinen çoktu. Şimdi akrabalar bile aramıyor. Topkapı tarafında bir odada kirada yalnız yaşıyorum.
Kadın : yaaa demek durumunuz o kadar kötü .
Erkek : ne yapacaksın, yaşlanınca, iflas edince öyle oluyor.

Kadının ilk masaya oturdukları andaki neşesi yok ve suratı asıldı. Yemek biter bitmez lavaboya diye kalkıyor.
Ilk aklıma gelen ; kadın hesabı ödemeden kaçmayı mı planlıyor? Oluyor.
Erkeğin arkası dönük lakin ben lavabo çıkışına yan dönüp bakıyorum. Kadın masaya mı gelecek yoksa direk merdivenlerden inip gidecek mi .
Kadın masaya geliyor ve hesabı istiyor. Bu sırada erkek lavaboya gitmek için kalkıyor.
Kadın garsona “çok acele paranın üstünü getir. Şu benimle yemek yiyen adamı tanımıyorum. Aşağıda peşime takıldı. Hemen çıkmam lazım” diyor. Garson masadan ayrılmadan paranın üstünü veriyor. Kadın çantasını kaptığı gibi hızla merdivenlerden inip gidiyor.
Bense yemekten sonra çay içiyorum. Biraz sonra yayınevine gitmem gerekiyor.
Adamın dönüşünü bekliyorum bakalım ne yapacak.
Lavobadan çıkan adam masaya doğru bakıyor . Kadın yok. Bir süre boş gözlerle bakıyor, sonra garsona 
“Şurada oturan bayan aşağı mı indi ?
“Evet efendim.

Adamda merdivenlerden iniyor ve gözden kayboluyor.

Düşünüyorum :
Bir kadın tanımadığı bir erkekle yemek yer mi?
Yemek yerse hesabı kendi ödeyeceği zaman bu kadar bozulur mu?
Insanlar kişilerin giysilerine göre mi varsıl, yada yoksul kararını veriyor?
Bir erkek tanımadığı bir kadına yemek ısmarlatır mı?

Burada sanırım biri av diğeri avcıydı.. Lakin av kim, avlanan kim birbirine karıştı.

Saygı ve sevgi ile kalınız …

Nejla BILGIN
www.kafiye.net