Şivekar Ölüm

Yok oluşun eşiği miydi uyku
Ansızın her şeyi incelmiş,kırılgan bir hal aldıran…

Kim bilir daha ne kadar kaygılanıp
Dem vuracaktır
Kötü bir geceye bölünecek 
Karanlıkla fısıldaşırken hatta oynaşırken
Diz çöktürecektir yüreğe 
Soğuk mermere öylece yatıracaktır.

Düşüncelerimi kontrol edemiyorum 
Onlarda dağılmışlar
Ta ki ışıklı sahne ‘aydınlan’ diyene kadar.

Önüme çıkan satıra hiç şaşırmamalı.

Hızlı ayak sesleriyle yaklaşmıştı
Nefes nefese yanımda bitivermişti
Sol tarafım orada oluşunun farkındalık hissiyle yanmıştı…

Dönüp ona bakacakken
Havada donakalan bir el
İndirildi teatral bir yavaşlıkla
Ölmüş rolü yapıldı
Yere yığılıp kaldı.

Istırabım o anda dayanılmazdı
Soluk soluğa geçen bir kaç dakika
Belli belirsiz bir ilgi 
Kurtulacak…kurtulacak derken,
Alçak ve genzinden gelen bir hırlama duyuldu

”Anevrizma”
Anlam ifade eden tek kelime bu muydu?

Gözlerimin önnündeydi cansız ,taşlaşmış yüzü
Ne korkunç bir şokdu bu!

O nahoş, kırpıştırılmış sarı gözleri her hatırladığımda
Tuhaf bir ürperti tırmanır ensemden yukarı
Ruhum boyanır mor renkli boyayla 
Dökülür satırlara tahammülsüz

Söylenmesine söylenir 
Sözcükler abaküs boncukları gibi sıralanır
Çırılçıplak soyunur meydan okur 
Edepsiz sözlerle o anı tekrar tekrar haykırır

”Hayır,hayır,hayır.”
Şu an bile hissettiğim dehşet
Bastıramadı içimdeki o korkunç ağlama dürtüsünü!

Anladım ki; 
Dünya derin karanlık bir uçurumdur.
Ölüm dört bir yanından ağını atar.

İlknur Yıldırım 31 Mart 2017 (Romanımdan bir bölüm)
www.kafiye.net