Mutluluğu bekleyen göz yaşları.

Büyük Deha Atatürk

Devrim; “Kitle halindeki bir toplumsal hareketin başlatılmasının söz konusu olduğu, varolan bir rejimi şiddet kullanımı sonucunda başarıyla yıkarak yeni bir hükümet biçimi oluşturan bir politik değişme süreci. Bir devrim, coup d’etat hükümet darbesin’den ayrı tutulmalıdır, çünkü devrimde bir kitle hareketi ile politik sistemin bütününde önemli bir değişmenin gerçekleşmesi söz konusudur. Bir coup d’etat, iktidarın silah yoluyla, ancak hükümet sistemini kökten bir biçimde değiştirmeden var olan politik liderlerin yerine geçecek olan kişiler tarafından ele geçirilmesine göndermede bulunmaktadır.”  sözcüğünün gerçek anlamı budur.

Savaş hali olmadan, var olan bir yönetime karşı ayaklanmaktır. Bir devletin yönetimindeki kişilerin ezilmesi, hor görülmesi, haksızlıklara uğraması, ayrıcalıklı sınıf oluşturulması üzerine halk içinden bir lider ve ya ileri gelen kişilerin oluşturmuş olduğu bir grup tarafından rejime, devleti yönetenlere karşı ayaklanmasıdır. Başarılı olurlarsa kellelerini vermemişler demektir. Şu halde devrimi yönetime karşı ayaklanma dediğimiz bu harekete de “Devrim” diyoruz.

 İnsanlara bazı kavramlar nedense hep yanlış anlatılmaktadır. Bu yanlış anlatım sonucunda da kargaşa çıkınca kavramı yanlış anlatanlar hemen sığınacak bir liman arar ve üste çıkmak içinde bazı kişilere dört elle sarılırlar. Dinleyicilerse bu durum karşısında gülmekten kendini alamazlar. Devrim sözcüğünün günümüzde yanlış anlatıldığı gibi ve hala daha da anlatılmaya da devam edilmektedir.

Atatürk bir devrimci midir? Yıllardır tarih derslerinde, konferanslar, yapılan programlarda, televizyon programlarında Atatürk hep bir devrimci olarak anlatılmıştır. Tarihçiler, yazarlar ağız birliği etmişçesine bize; “ Atatürk gerçek bir devrimciydi.” ifadesini kullanmışlardır. Geleceğin genç nesline de aynı teraneyi anlatmışlardır. Biz öğrenciliğimizde Atatürk2ü büyük bir devrimci olarak tanıdık, öğrendik, öğretildik. Bayram törenlerinde, derslerde, panellerde hep aynı öğretildi.

 Başlangıçta belirttiğim gibi devrim ile ilgili bilgiye bakarsak Atatürk’ün bir devrimci olmadığını anlarız. Ben dünya tarihinde önemli devrim hareketlerini şöyle bir inceledim. Rusya’da 1917 yılında Lenin yönetimindeki bol şevik hareketi, Küba’da Fidel Kastro hareketi, İran’da Rıza Pehlevi’ye karşı yapılan hareket. Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin albay iken yaptığı hareket ki, kendisi de yıllar sonra karşı bir hareketle koltuğundan oldu ve ölümüne neden oldu. Bunun gibi tarih sayfalarından örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Şimdi şu soru ister istemez akla geliyor. Atatürk ve silah arkadaşları devrimci miydi? Atatürk ve silah arkadaşları hangi yönetim anlayışına karşı bir silahlı hareket başlatmıştı ve harekat oluşturmuştu? Halbuki Atatürk ve silah arkadaşları Anadolu’da yok olmak üzere olan bir devleti derleyip toparlamış ve ayağa kaldırmıştır. Devleti yönetenlere karşı bir silahlı harekat başlatmamış, bilakis Osmanlı devletini yok etmek için paylamış olan devletlere karşı hareket başlatmışlardır. Atatürk ve silah arkadaşları yabancı devlet güçlerine karşı silahlı savunmada bulunmuş ve ne yazık ki bunun adına tarihçilerimizin çoğu devrim diye ifade kullanıyor. Gerçekten Atatürk ve silah arkadaşlarının bağımsızlık hareketi ne zamandan beri devrim hareketi oluyor? Biri bana bunu anlatsın ve ben de başkalarına anlatmaya çalışayım! Atatürk’e ve silah arkadaşlarına “Devrimci” sözcüğünü yakıştırmak kadar bir gafleti kişiler nasıl hala sürdüre bilmektedir. Bazı tarihçiler Atatürk’ün Osmanlı Devleti döneminde kurulan İttihat ve Terakki, hareketine bağlasalar da bu “Devrim” sözcüğünü inanın yine Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına haksızlık yapmış olurlar.

Atatürk devrimci değil, gerçek bir lider, devlet adamı ve gerçek bir DEHA  idi. Atatürk; geleceği çok iyi gören, sezen biri olarak bu ileri görüşlülüğünü silah arkadaşlarıyla paylaşmış, vatanı düşmanın işgalinden kurtarmış, yepyeni bir oluşum hareketiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuşlardır. Buna devrim sıfatını yakıştırmak hem tarihe, hem de yüce şahsiyetlere karşı bir hakaret kabul edebilirim. Atatürk bir önceki devlet yönetimine karşı çıkmamış, yok olmak üzere olan Osmanlı devletini düşmanların elinden kurtarmıştır.

 Devrim yapanlar, devrim hükümeti kuranlar mutlaka kan akıtırlar. Devrimler kansız olmaz, olamaz da, örnekleri de yakın tarihimizde örnekleriyle karşımızda durmaktadır. Şimdi şunu sormak isterim. Atatürk ve silah arkadaşları Osmanlı Devleti’nin hangi yöneticisinin kellesini almıştır? Kaç kişiyi öldürerek kan akıtmıştır? Devrimin başlıca ilkesi kan akıtmaktır, bunu da unutmayalım. Atatürk ve silah arkadaşları lüks bir yaşamı seçmişlermiş midir devlet yönetimine gelince? Özel çıkarlar kazanmış ve yapmışlar mıdır? Hayır! Bunların hiç birini yapmamışlardır. Aksine düşmanı Anadolu topraklarından atar atmaz devlet yönetiminde başlayan yeniliklerle birlikte birçok teknolojik gelişmeye de hem önayak olmuş ve hem de uygulamasını yapmışlardır. Bu nedenle Atatürk ve silah arkadaşlarına “Devrim” sözcüğünü yakıştıranlara gülüyorum.

Atatürk; bir devrimci değil gerçek bir liderdi. Yenilikçiydi. Tarım, teknoloji, ticaret alanında büyük yeniliklere öncülük etmiş ve üstelik Cumhuriyetin ilanından itibaren çok kısa süren 15 yıllık devlet yöneticiliğinde öyle güzelliklere imza atmıştı ki, bütün dış devletler kendisini örnek almaya başlamıştır ve hala da örnek alan uluslar bulunmaktadır. Örnek alan ulusların hepside bir deha ve büyük bir devlet adamıydı diye örnek alıyor. Devrimci diyen bir devlete daha tanık olmadım. Atatürk ileriyi öyle görmüştür ki; uçak fabrikası kurulmasını istemiş ve sağlığında da kurdurmuştur. Ülkenin tarımdan başlayacak yenilik hareketlerine traktör yapımı, Eskişehir Lokomotif bakım ve fabrikası, Şişe cam fabrikası, Beykoz ayakkabı fabrikası, Sümer Bank Sanayi, Hirfanlı barajı. Daha birçok yenilikler, inanın saymakla bitmez. Ama devrim yapan ülkelerin kaynakları sadece devrim hareketini yapanlar ve yakınlarına çalışmıştır. Atatürk’te ise tamamen Türk ulusuna, Türk halkının hizmetine sunulmuştur. Bu nedenle Atatürk’ün bu yaptıkları bir devrim değil yenilik hareketi, gelişme, teknolojide yükselme hareketidir. Bunu da ancak bir “DAHİ” yapabilir. İleri görüşlü, devlet anlayışını, cumhuriyet rejiminin en önemli bir rejim olduğunu halkın kendisine benimseterek kabul etmesini sağlamıştır. Hangi devrimciler bunları yapmış ve başarmışlardır. Atatürk halkından kopmamış ve halkı ile iç içe yaşamıştır. Burada bir soruyu da sormadan geçemeyeceğim. Atatürk’ün kurdurmuş olduğu uçak fabrikası ile motor fabrikası, Atatürk’ün ölümünden sonra ne olmuştur?

Atatürk gerçek bir lider ve devlet adamıdır. Atatürk ve silah arkadaşları devrim yapmamış, ancak ölümünden sonra gelen devlet yönetimlerinde zaman zaman seçilmişlere karşı bir hareket olmuş ve bu harekette devrim değil, ihtilal olarak karşımıza çıkmıştır. Halk hareketi olarak değil, silahlı güçlerce yapıldığı içinde buna ihtilal denilmektedir. Devrim ile ihtilâli de karıştıran sözüm ona ulemalarımız, ukalalarımız, siyasilerimiz, yazarlarımız da vardır ne yazık ki. Efendiler; sözümüzün eri, hareketlerimizin gerçek sahibi olalım. Bir sözü söylemeden önce tartıp biçelim. Sonra pişman olmayalım. Söylediklerimizden dolayı sıkışınca da Atatürk’ün arkasına sığınmayalım, gerçek kişiliğimizle söylediklerimize sahip çıkalım. Atatürk’ü kendimize örnek alalım ve onun yaptıklarının yanında bizler daha başka neler yapabiliriz diye uğraşı verelim. Yaptıkları ile övünüp orada beklemeyelim. Sözlerinize sahip çıkın, sizler de bir şeyler yapın. Yapın ki sizleri ayakta alkışlayayım. Atatürk’ün arkasına sığınmayın ki sizleri gerçekten en içten duygularla takdir edeyim ve sizleri bu hareketlerinizden dolayı el üstünde tutayım. Sığınmayın ki; gerçek kişiliğinizi, gerçek devlet adamlığınızı, gerçek şairliğinizi, gerçek kimliğinizi görerek sizleri gerçekten ayakta alkışlama zevkini canı gönülden tadayım, duyayım. 

 Son söz olarak şunu söyleyebilirim ki; Atatürk bir devrimci değildi ve asla da devrimci olmadı. Atatürk; gerçek bir deha, gerçek bir devlet adamı, gerçek bir yöneticiydi. Kusurları olmuştur. Olabilir. Ancak bu devletin yönetimindeki başarısı onun küçük kusur diyebileceğimiz bu hataları, Atatürk’ün kişiliğinde hiçbir değer kaybettirmez. Benim gerçek liderim, benim gerçek devlet başkanım, benim gerçekten Türk Ulusu içerisinde gelmiş geçmiş en önemli devlet adamıdır, devrimci değil dehadır! Atatürk’ü çocuklarımıza bir devrimci değil, deha olarak tanıtalım, anlatalım çocuklarımıza. Gelecek olan genç nesle anlatımımızı bu şekilde yapalım. Doğruları ve gerçekleri öğretelim gençlere.

 İzmir/ 20.10.2011
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net