AYDINLIK KARANLIKTAN SONRA KENDİNİ GÖSTERİR..

Yağmur bulutları gökyüzünde yerini almıştı. Hava iyice boğulmuş, yağmur ha yağdı ha yağacak. Karanlık çökmek üzereydi. Leyla ise cebindeki son parayı da harcamıştı. Eve yürüyerek gitmek zorundaydı. Ve yolu uzundu. Dar bir ana sokaktan geçerken yağmur tüm haşmetiyle bastırdı. Şimşekler tüm parlaklığıyla gökyüzünde kendini gösteriyor, gök ise sesini herkese duyurmak istermişçesine gürlüyordu. Karanlık ve gökyüzündeki bu hareketlenme Leyla’yı korkutmuştu. Zaten Leyla yağmurlardan hep korkardı. Yağmurlar en değerli varlıklarını kaybettiği günü hatırlatırdı. Yere düşen her yağmur damlasında kaybettiklerinin izlerine rastlardı. Bu durum Leyla’nın kalbinde derin yaralar açardı.

Yağmur şiddetinden hiçbir şey kaybetmemiş yağmaya devam ediyordu. Leyla kendisine çarpan her yağmur damlasında irkiliyor, ıslanmış bedeni soğuktan tir tir titriyordu. Elindeki kitaplar kâğıt yumağına dönmüştü. İçlerinden bir tanesi onun için çok önemliydi. Kitabını korumak için ceketinin altına sıkıştırmıştı. Ama yağmur damlaları ceketinden de kitabı ıslatmayı başarıyordu. Nihayet caddeye çıkmış ve eve yaklaşmıştı. Biraz daha yola devam etti ve evine girebildi. İçerisi harika kokuyordu. Leyla’nın o korkunç geceden sonra özlemediği tek şey işte bu kokuydu. Bu koku insanın duyularını sakinleştiriyor kendini son derece huzurlu hissetmesini sağlıyordu. Leyla bu kokuyu derin derin içine çekerek odasına girdi. Kıyafetleri öyle bir ıslanmıştı ki sıktığı zaman suyu damlıyordu. Kalın kıyafetlerini üzerine geçirdi ve oturma odasına gitti. Çok üşümüştü. Bu odanın sıcaklığı ve kokusu onun hem bedenini hem de ruhunu ısıtıyordu. Bu arada anneannesi ile yemek yiyordu.

Anneannesi Sultan Hanım o korkunç geceden sonra ailesinden geride kalan tek kişiyi, Leyla’yı canından çok seviyordu Leyla ona kızından kalan tek canlı bir varlıktı. Sultan hanım Leyla’ya her dokunduğunda kızına da dokunmuş gibi oluyordu. Leyle annesine çok benziyordu. Bu durum sultan hanım için hem hüzün verici hem de teselli verici bir durumdu. Aradan biraz zaman geçti ikisi de oyalanacak bir şeyler yapmışlar, artık uyumak istiyorlardı. Öpücüklerin ve iyi geceler dileklerinin ardından kendilerini yumuşak yastıklarına koydular, kendilerini derin bir uykuda buldular.

Annesi ve babası mışıl mışıl uyuyordu. Kardeşinin yatağı annesinin yanı başındaydı. Küçük çocuk öyle masum uyuyordu ki, sanki bu dünyaya ait değilmiş gibi. Uykusu hafif olan annesinin gözleri içerideki odalardan gelen seslerle aralanıyordu. Bu sesler ne diye odaya giren annesinin çığlığı duydular. Babası kalkıyor ve ne oluyor diye etrafına bakınıyordu. Canavar annesini çoktan öldürmüş ve yatak odasındaki babasını ve kardeşini öldürmeye geliyordu. Canavar gözünü kırpmadan babasını ve o masum mışıl mışıl uyuyan kardeşini de öldürüyordu hem de hiç acımadan..

Leyla çığlık çığlığa uyanmıştı. Yine aynı rüya ve aynı ağırlık duygusu. O bu kâbusa neden olan olayı görmemişti. Bunlar olurken o anneannesindeydi. Polislerin anlattığı kadarıyla biliyordu olanları. Bu anlatılanlarda rüyasına giriyor hemen her gece acımasız bir katil gibi. Uykusu kaçmıştı. Yapacağı bir şeyler olmalıydı. Henüz yeni başladığı kitabına devam etmeye karar verdi. Yağmurun ıslattığı bu sayfalar her çevirişinde ona ilham verdi yazdıkça yazası geldi. Şu anda güneş doğuyordu ve Leyla bugün doğumundandı ilham aldı. Etrafındaki her şey ona ilham verebilecek güçteydi. Duyguları içine sığmıyordu artık. Hissettiklerini içine sığmayanları kaleminden beyaz sayfalara aktarıyordu.

O gün okula gittiğine öğretmenine kitap yazmaya başladığını söyledi. Bu konuda öğretmeni onun başarılı olacağına inanıyordu ona moral ve destek verdi.

Günler geçip gidiyordu. Aynı canavar aynı kâbus ve aynı yazma heyecanı, tutkusu. Leyla bu heyecan ve tutkusu ile kısa sürede bitirdi kitabını. Okuldaki edebiyat öğretmenleri Leyla’nın kitabını incelediler ve beğendiler. Onlara göre kitap güzeldi ve herkes okumalıydı. Bu konuda çalışmalar başladı. Leyla’da yerinde duramıyordu. Uzun uğraşlar sonunda kitap basıldı ve okul öğrencilerine de cüzi bir miktar karşılığında satıldı. Kitabı okuyanların çoğu olumlu tepkiler veriyordu. Tabii Leyla kitabı Sultan Hanım’a da okuyordu. Sultan Hanım’ın göz problemi olduğu için kitabı torununun sesinden dinliyordu buda ayrı bir heyecan vericiydi, her şey yolundaydı.

O gün anneannesine kitabının son bölümünü okudu. Sultan Hanım gözyaşlarına engel olamamıştı. Gözyaşları sicim gibi akıyordu. Bu yaşların sebebi; Leyla’nın yazdığı kitapta kendi hayatını anlatıyor olmasıydı. Leyla kitabını sanki başka birini anlatıyormuş gibi yazmıştı ama kitaptaki başkahraman Leyla’dan başkası değildi. Sultan Hanım torunuyla gurur duyuyordu. İşte Leyla onun kızıydı. Kızı ölmeden önce Sultan Hanım’a emanet etmişti. Sultan Hanım Leyla’yı bağrına bastı. Gözyaşları Leyla’nın saçlarından aşağıya doğru akıyordu.

Leyla anneannesine sarılırken aklından şu düşünceler geçiyordu; artık yağmurdan korkmuyordu. Biliyordu ki her yağmurdan sonra o kocaman kara bulutların ardından güneş tam içtenliğiyle kendini gösterecekti. Artık biliyordu ki; aydınlık, karanlıktan sonra kendini gösterirdi.

SEDEF ESKİT
11 MAT/C 869
www.kafiye.net