Sen Bir Domuzsun

 Betül, okulların açılmasına iki gün kala, annesinin ısrarı üzerine saçlarını ensesine kadar kısalttırmıştı. Şimdi yüzü iyice yuvarlaklaşmış ve güzelliği ortaya çıkmıştı. Boy aynasının karşısında sağa sola dönerek kendisini son bir kez inceledi. Sağ elinin işaret parmağını önce dudaklarına götürüp öptü, daha sonra öpücüğünü aynadaki görüntüsüne doğru uzatarak yanağına denk gelen noktaya kondurdu. Bu hareketi annesinden görmüştü.
 
   “Anne, ben hazırım!” diye seslendi. Serpil Hanım, mutfaktan çıkarak, ayakkabılarını giymek üzere olan kızının yanına geldi ve can paresini yanaklarından öperek uğurladı. Betül’ün kalbi arkadaşlarını görme arzusuyla dolu olduğundan, okul kapısına kadar nasıl geldiğini anlayamamıştı bile. Bahçedeki kısa törenden sonra, öğrencilerin itiş kakışları arasında sınıfına girdi. Hemen ön sıralardan birine oturdu. Bu yıl altıncı sınıfı okuyacaktı. Geçen seneden çok iyi anlaştığı Sinem’i görünce, ona seslenip yanına oturmasını sağladı.
 
   Öğretmen Menekşe Hanım, çocukları sakinleştirip yoklama yapmaya başladı. İsimler okundukça adı geçen öğrenci “Buradayım.” diyordu. Geçen seneki kadro tek tek sayılıyordu işte. Derken, “512 Suat!” diye seslendi öğretmen. Sınıfın en arkasındaki sıradan, bir çocuk ayağa kalkarak, “Burada!” dedi ve der demez aceleyle yerine oturdu. Bütün başlar Suat’ın olduğu tarafa çevrilmişti. Demek ki aralarına yeni bir arkadaş katılmıştı. Onun çekingen tavrını görünce de kıkırdadılar.
 
   Betül; güçlü kuvvetli, sarışın, yüzü utançtan kızarmış bu çocuğa yakınlık duydu. Teneffüs zili çalar çalmaz, onun yanına doğru seğirtti ve elini uzatarak “Merhaba, ben Betül.” dedi. Suat, uzatılan eli hafifçe sıktı. Ardından, “Kantine gitmem lâzım, sonra görüşürüz.” diyerek, sınıfı koşarcasına terk etti. Betül, canını çok sıkan bu olaydan sonra, Suat’la yakınlaşmayı ne kadar istese de bunu bir türlü beceremedi. Günler birbirini kovaladıkça Suat’ın etrafındaki arkadaşlarının sayısı artıyordu. İlk günkü mahcubiyetini çarçabuk üzerinden atmış, konuşkanlığı, yardımseverliği ve derslerdeki başarısıyla sınıfın en sevilen öğrencisi olmuştu. Çok yakışıklıydı ve sırf Betül değil, bütün kızlar ona hayrandı. Kıskançlık duygusu Betül’ün içini kemirmeye başlamıştı. Suat onun ilk aşkıydı çünkü. Hislerini içinde büyütüyor ama kimseciklere söyleyemiyordu. Hatta çok iyi anlaştığı, bütün sırlarını paylaştığı sıra arkadaşı Sinem’in bile bu durumdan haberi yoktu.
 
   Nihayet bir gün, kararını verdi. Aşkını itiraf edecekti. Defterinin arka sayfasından bir parça kopararak üzerine “Seni seviyorum.” yazdı. Cebine koydu. Teneffüste Suat’ın yanına gidecek ve cebinden çıkartacağı kâğıdı eline tutuşturup, okumasını bekleyecekti. Heyecandan kalbi küt küt atıyordu. Zil çaldığında Suat’ın peşinden koridora fırladı. Tam düşüncesini gerçekleştireceği sırada, bir kız Suat’ın yanına yaklaştı ve hararetle bir şeyler anlatmaya başlayarak, onu adeta sürüklercesine bahçeye çıkardı. Bu kadarı da çok fazlaydı artık! Betül müthiş bir öfke seline kapılıp hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ağlaması hafifledikten sonra sınıfa geri döndü. Defterinden bir parça daha kopardı ve üzerine bu sefer “Sen bir domuzsun.” yazdı. Suat’ın sırasına gitti ve kâğıdı defterinin arasına koydu.
 
   Ders zili çalınca herkes sırasına oturmuş ve öğretmeni dinlemeye başlamıştı. Betül, Suat’ın vereceği tepkiyi merak ettiğinden, onu gözetliyordu. Kendi sırası Suat’ın çaprazına denk geldiği için, gözetlediğini kimsenin fark etmesine imkân yoktu. Öğretmen Menekşe Hanım, çocuklardan tahtaya yazdığı bilgileri defterlerine geçirmelerini isteyince, Suat da defterini açtı. Notu görünce afalladı. Sonra kâğıdı avucunda buruşturup, sıranın altına doğru fırlattı. Betül beklediği tepkiyi alamayınca iç geçirdi ve kendini derse verdi. Teneffüste sınıfın boşalmasını bekleyerek, Suat’ın sırasına doğru gitti. Eğilip kâğıdı yerden aldı, cebine koydu. Takip eden günlerde bu gibi notlar yazmaya devam etti. “Küstüm”, “çirkin”, “budala”… Hatta bir keresinde “Duygularımın katilisin.” bile yazmıştı. Her seferinde Suat’ın tepkisini ölçüyor, onun sinirli tavırlarını gördükçe memnuniyeti artıyordu. Ona yüz vermeyen bu kendini beğenmiş ilk aşkından, böylelikle bir çeşit intikam alıyordu.
 
   Yedinci sınıfa geçtiklerinde artık Suat yoktu. Babasının görevi gereği başka bir şehre taşınmışlardı. Betül Suat’ı hiç unutmadı.
 
   Yıllar geçmişti. Betül, bulunduğu şehirdeki bir üniversiteye girmeyi başarmıştı. Bir gün, kampüste dolaşırken Suat’a rastladı. Kader onları tekrar buluşturmuştu. Tanıdığını belli edip etmeme konusunda tereddüde düştü ve ani bir kararla yolunu değiştirip, uzaklaştı. O günden sonra sık sık karşılaşır olmuşlardı. Betül her defasında, çocukken yaşadığı kalp kırıklığından mıdır bilemediği bir sebeple, yönünü değiştiriyordu. Aradan yaklaşık iki ay geçmişti. Okul yemekhanesinde karnını doyurduğu esnada Suat karşısına oturunca, artık kaçamadı. Biraz sonra Suat lâf attı ve konuşmaya başladılar. Delikanlı, eski sınıf arkadaşını hatırlamadığı için, bir yabancı gibi kendisi hakkında ufak tefek bilgiler veriyordu. Böyle olması daha iyiydi Betül açısından. Duygularını tekrar alevlendirip hayal kırıklığı yaşamanın ne faydası vardı ki?
 
   Ancak olaylar düşündüğü gibi gelişmedi. Zira roller değişmiş, bu kez de Suat âşık olmuştu ve sonu evliliğe varacak ciddi bir ilişki yaşamak istiyordu. Betül bu isteği onun ağzından duyana kadar duygularını bastırmayı başarmıştı ama şimdi bir kuş gibi çırpınan yüreği “Aşkıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum!” diye haykırıyordu. Mademki karşılıklı olarak birbirlerini seviyorlardı, ruhunu yoran bu sırrı artık açıklayacaktı.
 
   “Cevabımı sana yarın bildirmemin bir sakıncası var mı Suat?” dedi sevdiği gencin gözlerinin içine bakarak. Önerisi kabul görünce vedalaşıp ayrıldılar.
 
   O gece Betül, anı defterini dolabının çekmecesinden çıkardı. Arasında sakladığı iki adet kâğıt parçasını çantasının gözüne koydu. Ardından, geceliğini giyerek yatağa uzandı. Uyuyana kadar Suat’ı düşündü. Rüyasında sevdiğiyle el ele kırlarda koşup durdular.
 
   Ertesi gün Suat’ı üniversite girişinde kendisini beklerken buldu. Yüzündeki yorgun ifadeden anlaşıldığına göre, bütün gece nasıl bir cevap alacağını düşünmüştü. Hiç konuşmadan uzun uzun bakıştılar. Nihayet, Betül çantasını açtı ve kâğıtlardan birini Suat’ın eline tutuşturdu. Suat, kâğıttaki “Sen bir domuzsun.” yazısını okuyunca çok şaşırdı. Gözleri maziye dalıp, donuklaştı. Hatırına, yıllar önce aldığı sinir bozucu notlar gelmişti. Başını kaldırarak,
 
   “Yoksa o meçhul düşmanım sen miydin?” diye sordu. Betül “evet” manasında kafasını salladı ve Suat’ın heyecandan terlemiş avucuna bu defa diğer kâğıdı koydu.
 
   “Bu da sana bir türlü veremediğim ilk notumdu aşkım.”

 

   Suat kâğıtta yazılanı bir çırpıda okudu: “Seni seviyorum.”
 
   Hıçkırıklar boğazlarında düğümlenmiş bir halde birbirlerine sarıldılar.  
 
 

Mücella Pakdemir 
www.kafiye.net