FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK

Terkettin…
Kapıyı yarı açık bırakıp gitmişşin..
Geri döneceğine bir işaret mi bu yoksa?
Oysa o sabah , lunaparka gideceğimizi
Haber vermek için geldiğini sanıyordum…
Yalvarırım söyle, dilinin ucunda sıraya
Dizilmiş onca sözcüğü dök artık içinden!
Sabırsızlıkla o kapının açılmasını bekleyen
Yorgun onca yolcudan bahsediyorum!
Odadan bir kaç dakikalığına ayrılmamı fırsat bilip,
Beni terkedeceğini nereden bilebilirdim ki..
Sahil kenarında geçirdiğimiz iki saati hatırlıyor musun?
O fırtınalı geceyi;
Gitme derken yüzümü ıslatan o kan damlasını,
Boğazıma düğümlenen iki kelimeyi,
Hep sustun!

Üzerime usulca bıraktığın ceketine,
Elinden oyuncağı alınan, sonra da
Annesinin mis kokan eteğine tutunup ağlayan,
Bir çocuk misali,
Sığınmıstım…
Çaresizlik yine yaşasın kötülük naralarını
Kulağıma fısıldıyordu!
Keşke sağır olsaydım da duymasaydım!
Gecenin usulca üzerimize çektiği
Siyah tül ,
Sessizliğin hakim olduğu yeşil ormanın
Ardında gizlenen göz pınarlarının taştığını,
Her ne kadar gizlemeye çalıştıysa da nafile..
Sen de titriyorsun demiştim
Al hadi ceketini…
Sense üzerimizdeki siyah tülü unutuyorsun
Demiştin..
O gece ağzından çıkan ilk ve son cümle…

Boğazında düğümlenen sözcüklerinin
İsyan çığlıkları,
Mahkumların ardında tutsak olduğu duvara
Çarpıp bedenimde yankılanıyordu,
Titriyordum..
Ama soğuktan değil,
Bedenime çarpan, özgürlüğe susamış çığlıklarından…
Neden özgürlüğe koşmalarına izin vermedin?

Neden bastırdın isyanlarını?
Bunun bir son olduğunu bile bile
Sol yanındaki hapishaneye gömdün onları…
Sonsuza dek mahkum oldular ..
Sen de gardiyan…
O matem gecesi son ziyaret gecesiydi!
Haykırmak isterdim hüznümü
Gözyaşları içinde boğularak!
Yalvarmak isterdim gitme diye
Hıçkırıklarımı tutamayarak!
Ama yapamadım…

Olmadı..
Oysa sessizlik cesaretinin sınırlarını zorluyordu o gece..
Bir şiir yazmıştım bir zamanlar
Suskunluğum çığlık çığlığa diye
Bir defa gitme diyebildim,
Artık yorgundum,
Gücüm bu kadarına yetebildi,
Sonrası
Yine suskunluğum çığlık çığlığa…

Güneş KAYACAN
www.kafiye.net