Evlilik Korkusu Ve Ehlilik Duygusu

İki alem bir rüyada yaşar anı uyanıkken
“Evli”evsiz bir tek kıble iki can bir beden iken…

Korku, tanım olarak izafi bir kavram olup sonu bilinmeyen veya sonunun zarar getireceğine inanılan her türlü fiilden uzak durmak veya an itibariyle yaşanılan şeyden zarar göreceğini idrak etmekle aklın bedeni uyarma mekanizmasıdır. Evlilikle ilgili korkuların yegâne sebebi birlikteliğin bireye yüklediği sorumluluklardır etken olansa bireyin gelecekle ilgili endişe ve olumsuz düşünceleridir…

Ama bu pasiflik ve güçsüzlüğü tanımlamaktan ziyade bunu farklı bahanelerle ifade etme yoluna gitmiştir.  Evliliğin sevgiyi öldürdüğü gibi evlilik iki insani bir çatı altında buluşturmak değil iki dünyayı bir evin içine sığdırmaktır. Farklılıkları kapı önüne bırakıp ortak olan her türlü şeyi bir evin içine toplamaktır.

Ne güneş lazım ışığa
Ne ekmek lazım açlığa
Doymak yetmezmiş aşığa
Bir gönüle girmez iken…

Bir erkek için korku sorumluğunu yüklenememek gelecek ile kaygıdan ibarettir. İki cins içinse ortak olan korku hem kendine hem karşı cinse olan güvensizliktir. Evliliğin alt yapısını dini ve milli hassasiyetler oluşturmakta bu kavramlardan uzak, insanların evliliğin kutsallığını idrakinde zorlamaları veya kabullenmemeleri, olumsuz düşüncelere sebebiyet vermektedir.  Evlilik korkusunun tanımlaması benim lügatımda aslına bakarsan çok farklı. İzahım idrak etmekten çok iman etmekle ilgili. İnsan her ne tercih yaparsa yapsın bu evlilik konusunda zamanın ve kaderin ona getirdiğinden başkasını seçmekte ve karar vermekte aciz kalır.

Allahın “C.C” ayetinde buyurduğu gibidir hakikat. Başıboş bırakıldığınızı zannedersiniz kısacası zamanın eline verilen senaryoda. İnsan layık olduğu rolün tercihini kendi yapar ama bunu kuluna bahşeden Allahtan gayrisi değildir

Şahididir hem Yaradan
Alır iznini rızadan
Yarınından hiç korkmadan
Bir yastıkta ölmek iken…

Yeryüzünün en küçük zerresi dahi ona verilen sorumluluğun idrakiyle hayat bulur ve bir mecburiyettir.  İnsan ise sadece bir imtihandan dolayı tercih yetkisiyle donanmıştır. İşte buna cuz’i irade denir ki sınırları yine ALLAH tarafından konulan kuralların dışına çıkamaz. Bunu kabullenmek, iman sahibi olmak demektir.  Zorlamak ve buna karşı iradeyi sınırsızlığa zorlamak ise insan denen varlığı vahşi ve idraksiz bir mahlûka çevirir. Her insan fıtratta yani yaradılışta Adem olarak dünyaya gelir doğar ama ölüm denilen perde kalktığında insan ADEM olarak ölmeyi veya  ADEMLİKten yoksun ölmeyi kendi tercih eder.

Bırak korkuyu sil gitsin defterinden
Yazılmış bir kaderin var bilki ezelinden
Ne zaman hükmeder ona nede sen durdurursun
Bir senaryo herşey bil “ol der ALLAH” sen olursun…


Ayfer Aksoy
www.kafiye.net