GECEYE VEDA VAKTİ

Bu akşam ayrı bir hüzün sardı gökyüzünü… Gece, güneşle kocaman bir sessizlik için anlaşma yaptı. Güneş gidiyordu ve gecedeydi nöbet sırası… Ve gözümün görebildiği tüm yerler karanlığa hapsedildi bir anda. Sessizlikse aldı eline mikrofonu… Anlaşılan bitmişti anlaşma… Herkes görevi başına çekildi, güneş ise yuvasına… Gece, gözlerini açarak dünyayı izlemeye koyuldu. Ve bende geceyi… Güneş gidinceye kadar saklandığım yerden çıkmama kararı almıştım ama bir yandan da susamıştım güneşe… Baktım ki güneş almış başını gidiyor salladım elimi arkasından ama dökemedim suyu… Geri gelse tıkardım kendimi gene aynı deliğe… Ama yıllardır su içmeyen birisi gibi susamıştım ona… Direnmemin faydasız olacağına kanaat getirmiştim yalnız geceye ihanet yazmazdı benim kitabımda…

Bu akşam farklı bir akşam… Diğerlerini hiçte anımsatmayan bir akşam… Sebebi belli yüreğimde ama dilime aktaracak güç görünmüyordu ortalıkta. Nasılda söyleyebilirdim bunu geceye? Elveda sözcüğünü nasıl haykırabilirdim asaletine?
Görmeyecekti gözlerim artık gecenin asilliğini ve olmayacaktı artık onun gözettiği evrende… Bedenim yerin kim bilir kaç kat altında çürüyecekti ve ruhum olabildiğince uzaklaşacaktı bedenimden. Çıkacaktı oradan bir daha hiç girmek istemezmiş gibi. Ama ne bilebilirim ki; sana elveda deyip de giderken ve yerin altında hareketsizce yattıktan sonra neler olabileceğini… (Allah’ım yardım eder inşallah…)

Bakma sen bana, kocaman dünyada küçücük varlıklarız. Tepeden bakıldı mı saçma bir şekilde dünya amaçları peşinde koşan karıncalarız… Ne kadar da önemsiz gibi geliyor bazen… Dünyaya kendini adamışken bir anda sonsuzlukla buluşmak asıl gerçekken; boş amaçlar, heyecanlar, saplantılar, anlaşılmazlıklar peşinde koşmak ne kadar da saçma geliyor… Kimi zaman bıraksam kendimi akışa ve umursamasam diğerlerini diyorum ama bu can bu beden de var oldukça bu da imkânsız gibi bir şey oluyor… Canım bedenimden çıkmadıkça ne ben rahatlarım ne de anılarım…

Bitti… Son gecem bu… Anılarla boğuştuğum son gecem… Ve ardından güneşe görüneceğim ilk ve son gecem… Huzuru düşündüğüm gecem… Dinle beni şimdi gecem:

Bir zamanlar söyleyemediklerim dolmuştu dilimin altında ve ben her söylemeye kalkıştığımda hep biri önüme geçmişti… Hislerim ve gizliliklerim birikmişti yüreğimde. Hep attım içime ve zarar verdi gördüğün gibi işte… Burası yeterince acıttı bedenimi ve buraya yollandığımdan beri hiç alışamadım. Hiç hazmedemedi beynim ve hiçbir zaman kabullenemedi… Çabaladım ama olmadı… Ve ben başka bir yerde çabalamaya karar verdim… Baktım ki burada böyle yaşam sürmüyor en iyisi dedim çek fişini dünyanın… Ve bende çekmeye karar verdim. Belki de kendiliğinden çekilmesini beklerim, belki de dayanamayıp giderim ama gene de sana veda vakti… Güneşe ise ilk ve son kez merhaba vakti…

Ey gece! Bilirim ağır gelir sana da bana da. Gitmek, herkes için kaçınılmaz son gibidir. Ve bende bu sondan asla kaçamam… Gitmeye karşı koymadığım ve koyamayacağım için canım bedenimden gidiyor ve ben istediğim için seni terk ediyorum. Seni böyle bırakmak beni yıksa da sana ‘elveda’ kelimesini söylemek farz oldu.

İşte şimdi gidiyorum… Pılımı pırtımı toplamadan, tek başıma ve bu dünyadan hiçbir şey götürmeden gidiyorum… Sessiz bir veda benimkisi… Kelimelerim dilimden dökülmese de gözlerimden anladığına eminim. Asırlardır böyle anlaşmamış mıydık zaten? Gözlerimle anlattım ve sana suçsuzca veda ettim. Gidiyorum bu dünyaya bir daha adım atmamak üzere… Sana da, anılarıma da ELVEDA…

Baktım usulca… Gözyaşları yanağımdan aktı suçsuzca… Ve ben geceye son görevi sundum kusursuzca…

Güneşe devretti nöbeti ve gitti yuvasına gece… Bağırdım arkasından ELVEDA diye…

Güneş…
İlk ve son görüşmemiz bu…

Yak ciğerlerimi şimdi sorgusuzca,
Bedenimi kavur hesapsızca,
Ben huzuru bulmuş gidiyorum ya,
Ne yapsan ziyanı yok haberin ola…

MİNE POLAT
www.kafiye.net