DOSTLUK
“Dost; yüreğimizin en güzel yerinde ağırlanmayı hak edendir” demiştim bir sözümde… Kimdir dost? Nedir dostluğun ölçüsü? Neye dayanarak “işte bu benim gerçek dostum” diyebiliriz birine?

İki insan arasında doğacak dostluğun kesin dostluk hüviyetine bürünmesi uzun bir süreç gerektirir elbette. Dostluk kavramının geliştirilmesi, bu süreç içerisine nelerin sığdırıldığıyla orantılıdır.

Dostluk köprüsünün temel taşlarını davranış biçimlerimiz belirler. Olumlu davranışlar pekiştireç görevi gören sağlam taşları; olumsuz davranışlar ise, dostluğun oluşumunu engelleyen çürük taşları oluşturur.

Dost bizimle ağlayan, bizimle gülendir. Yanı başımızda olmasa da onun varlığı her zaman güven verir bizlere… O hep yüreğimizdedir. Biz de onun yüreğinde olduğumuzu biliriz. Ona ihtiyacımız olduğunu söylemesek de o bizi yoklar zaman zaman… Hissettiği an, bir cümleyle bile olsa destek olur; imkân yaratabilirse, koşar gelir.

Dostum diyebildiğimiz birine, kendimize güveniyormuş gibi güveniriz. Biliriz ki o; maskesiz, yalansız, riyasız bir şekilde hep bizim yanımızdadır…

Bazen, bilinçli yapılmayan birçok basit ve doğal hayat testleri, gerçek dostunuzun kim olduğunu ortaya çıkarabilir.

Dostluk satılmaz, satın alınmaz; tarlada yetişen bir ürün gibi hasat edemezsiniz onu. O, tohumunun özünde sakladığı sevgi damlacıklarıyla gönüllere serpilir ve zaman içerisinde büyür, gelişir. Hiç ummadığımız bir anda o tohumun boy verdiğini, çiçekler açtığını görürüz. Bir gün aniden, karanlık sandığımız gökyüzümüzde ışıldayan yıldızlar olduğunu fark ederiz onların…

Dostluk; faydalanmayı düşünmek değil, fayda sunmaktır. Dostluk, bencillik duygusunun alt edilmesidir. Dostluk iyi- kötü her şeyi paylaşmaktır. Dostluk-her ne olursa olsun- iki insanın ben değil, sen değil, ikimiz olabilmesidir. İki insan arasında bu güzellikler oluşursa, işte o zaman, “dost yüreğimizin en güzel yerinde ağırlanmayı hak edendir” diyebiliriz.

Ülkü Duysak
www.kafiye.net