Dr. Sait Güngör Elgin
Tel:0256-646 11 49
Cep:0532-516 09 28
e-mail-1: elginorama@gmail.com
e-mail-2:gungor.elgin@hotmail.com

ATATÜRK VE TÜRK

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kanuna göre bir hafta süren çeşitli etkinliklerle kutlamaları gerektiriyor. Ama ne yazık ki, ne gazetelerimizde ne Televizyonlarda Atatürk ve Bayrak resimlerinden başka bir şey yok.

Atatürk’ü anmanın Atatürk’e bir faydası yok. Bizler için önemli. Yarım yamalak, kulaktan dolma bilgilerle tanıdığımız Atatürk’ü daha doğru ve kapsamlı öğrenmek yetişmekte olan çocuklarımıza öğretmek, geleceğimiz açısından önemli.

Sağ-sol davaları, PKK belaları hep onu yanlış ve eksik değerlendirmelerimiz yüzünden başımıza gelen işler.

Atatürk’e Türklerin Babası anlamına gelen ATATÜRK soyadını Türkiye Büyük Millet Meclisi verdi. Neden acaba?

Çünkü O, Türk’ü ve Türklüğü unutulmuş olduğu tarih sayfalarından çıkarıp yeni kurulan devlete isim yapan bir liderdir. Çünkü Osmanlı’nın devletin temel unsuru olan Türkleri küçümseyen, hakkında hakarete varan ifadeler kullanan Osmanoğulları’nın, yıkılışındaki bu gerçeği en iyi gören ve düzeltmek için gerekeni yapan büyük bir insandı.

“Çağın bilim ve kültüründen, uygarlığından, ülkenin ve devletin nimetlerinden yararlanmayı ve devlet yönetiminde yer almayı ‘Öztürk ırkına’ yasaklayan Osmanoğulları’nın, yabancı soylu ‘dönme ve devşirmelere’ bu yetki ve nimetleri nasıl peşkeş çektikleri, tarih diye okutulmakta olan kitapların hiç birinde yer almamış, açıklanmamıştı” (Ali Kemal Meram, Padişah Anaları ve 600 yıl bizi yöneten devşirmeler, 1990, İstanbul, sayfa:8)

““Atatürk sonrası Türkiye”de ise, her alanda yeniden “Osmanlı’ya dönük” bir yaşam özentisi, giderek yayınlara ve hemen tüm öğretim kurumlarına, politikaya dek yaygınlaşmıştı.” “(Aynı eser, sayfa: 9)

Daha askeri lise yıllarında yazdığı tek şiir onun bu gerçekleri nasıl dile getirdiğinin bir ifadesidir:

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak.
Dinleyin sesini, doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yalan tarihi görüp, doğru tarihe giden,
Asya’nın ortasında Oğuz Oğulları.
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz Oğulları.
Doğudan çıkan biz, Batı’da yine biz,
Nerede olsa, ne de olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler,
Biliniz o zaman ki hep Bir’iz.
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde.
Dünya o zaman görecek
Hakikat nerede, hakikat nerede.

(Kaynak: Burhan Yılmaz, Türklerin Kültürel ve Kozmik Kökenleri, 2007, İstanbul, Sayfa: 28)

1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 130. toplantısının birinci oturumunda yaptığı şu konuşma da dikkate değerdir:”Efendiler, bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır. Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh’un oğlu Yasef’in oğlu olan kişidir.” (Aynı eser, sayfa: 179)

Ayrıca Hikmet Bayur’un belgeleri arasında mevcut bulunan ve kendi el yazısı ile Türk’ü tarif eden şu sözler de dikkate şayandır. Arzu edenler, orijinal yazının fotokopisi, Merkez Kasap’ın duvarında asılıdır, orada görebilirler. Yazının içeriği şöyledir:

“ Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı, 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmuruyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. ” (Kaynak: aynı eser, sayfa: 180)

www.kafiye.net