AŞKIN SESSİZ GÖZYAŞLARI

Ben bir anneyim. On yedi yaşında bir oğlum var. Dünya tatlısı, uğruna canımı vermeye hazır olduğum biricik Paşam var. Artık ergenlik çağına gelmiş, iç dünyasında değişime başlayan, duygusallığın kendisinde kişilik kazandırmaya başladığı bir ergenlik çağında. Çocukluktan kurtulup yeni arkadaş çevresi, yeni oluşumların olacağı bir arkadaş grubuna girmeye başladığı çağında ve ben bir anne olarak çok dikkat etmek zorundayım. Oğluma ara sıra arkadaşlıklarla ilgili söylemim olur. Erkek arkadaşlıklardan, kız arkadaşlıklarından konuşurum. Hele bu çağda; erkeklerin kendilerini karşı cinslerine kendini ispat etmek zorunda olduğunu, bulunduğu arkadaş grubu içerisinde kendini kanıtlamanın ne anlama geldiğini, gelmesi gerektiğini anlatırım.

Hiç unutamayacağım, beklide hayatımın en büyük anısı olarak belleğimde kalacak bir olayı yaşadım oğlumda. İnanın yaşadığım bu olay ilk defa başımda idi ve hiç konuşamadan sadece bakışların, yüz ifadelerinin neler anlattığını, neler söylediğini o an da yaşadım bilir misiniz? İçimde öyle duygusal bir olayı yaşattı ki bana, doğrusu benim oğlumun da bu duyguları bu kadar çok açık ve net olarak yaşayabildiğini görmek benim içim de ayrı bir güzellik yaşattı, beni gerçekten çok mutlu etti. Nasıl olmayayım ki?

Paşam pc başından bana seslendi:

– Anneciğim, beni kulübe götürür müsün?

– Götüreyim biricik Paşam. Yalnız ban on dakika izin ver. Hazırlanayım, seni kulübe bırakayım. Olur mu yavrum, dedim.
Pc başında oğlum yeni kız arkadaşı ile sohbet ediyordu, neşeli bir şekilde konuşuyorlar. Ben on dakika sonra geldim.

– Oğlum, ben hazırım, dedim.

O ne? Biricik Paşamın; az önce bıraktığım o neşeli hali yok olmuş, suskun ve yüzünde bir hüzün vardı. Kendisine bir şey de sormadım. Oğlum;

– Ben hazırım anneciğim, kraliçem benim, dedi.

Oğlumun yüzü gerçekten çok üzgündü. Belliki sevdiği kız arkadaşı ile sanırım tartışmışlar, çok hüzünlüydü. Arabaya bindik. Hala oğlumun konuşmadığını, çok dalgın olduğunu, benimle hiç şakalaşmadığını fark ettim. Halbuki eskiden öyle miydi? Bana;

– Biricik annem, dünya güzelim, prensesim, haydi rallideki gibi şu arabayı kullanır mısın? derdi.

Şimdi bütün neşesi gitmişti. Sol elimle direksiyonu tutarken sağ elimle onun sol elini tuttum yavaşça. Belliki çok üzülmüş, belkide sevgilisiyle ilk defa tartışmıştı. Onun için çok üzülüyordu. Bunu bir anne olarak çok iyi anladım. Bazen ben de duygusal anlarım da Paşam bana bakar, üzüldüğümü görünce beni teselli etmeye başlardı. Küçüklüğünde bir iki defa ağladığımı görmüştü. Bana;

– Anneciğim, neden ağlıyorsun, diye sorduğunda:

– Şuan sana anlatamam yavrum. Henüz çocuksun. Büyüdüğün zaman anlatırım, olur mu? derdim.

Şimdi oğlumun büyüdüğünü, aşk acısı çektiğini gördüm. Hem öyle bir aşka tutulmuş ki, onun için gözyaşı dökecek kadar hem büyümüş hem de bir erkek olmuştu. Ona çok dikkatli bakıyordum. Bir taraftan da gözüm yolu izliyordu. Ama oğlumun o bakışı var ya, o bakışını ömrüm boyunca sanırım unutamam. Bir taraftan sessizce o ağlıyor, bir taraftan da ben ağlıyorum. İkimiz de sessizce gözyaşı döküyorduk. Konuşmuyorduk, ama onun o elini tutuşum, onunla aramda öyle bir elektrik akımı oluşturdu ki… Gittiğimiz yol üç kilometrelikti. Ama o üç kilometre bana yılların bütün anlarını yaşattı. Oğlum aşıktı. Oğlum deliler gibi seviyor. Oğlum aşkı uğruna her şeye hazırdı. Hele bu ergenlik çağında onun neler düşüneceğini de çok iyi biliyordum. Oğlum bir kızı seviyor, ona aşık ve onun bu hüzünlü anında ilk defa böyle bir durumu da yaşıyorum. İnanın bambaşka bir duygu. Anlatılması gerçekten mümkün değil. Ama bu duyguyu yaşadığım için de oğluma gerçekten çok teşekkür ederim. Ona sadece mutluluğunda değil, hüzünlü anında da ona destek olmak. Konuşmadan, sadece elini tutarak onunla o anki duygusunu paylaşmak. Dünyalara değer doğrusu.

Kulübe vardık. Oğlum yaşlanmış gözlerle yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

– İyi günler anneciğim. Görüşmek üzere benim prensesim.

Araçtan indi, kapıyı kapatacakken kendisine sordum.

– Neden ağlıyorsun Paşam?

– Anneciğim sen neden ağlıyorsun? Dedi.

Evet, ben neden ağlamıştım ve o soru, sen neden ağlıyorsun.

Benim biricik paşam artık büyümüş ve her konuyu konuşabilecek çağına gelmişti. Artık oğlum bir erkek olmuş ve ben bir anne olarak onunla her şeyi konuşabilirdim. Evet ben şimdi oğlumla çok rahat bir çok konuyu konuşabiliyorum. Biricik Paşamı, oğlumu çok seviyorum. Paşam ömrümün sonuna kadar seninle beraber ve senin arkandayım canım, annen, senin biricik prensesin dedim. Oğlum kulübe girerken ben arabamla evin yolunu tuttum.

25.01.2008
Dr. Zerda ONURLU
www.kafiye.net