Bİ DÜŞÜN 2

          Merhaba sevgili dostlarım. Biliyor musunuz neler oldu? Buralarda bir fırtına, bir yağmur bastırdı ki, sormayın gitsin. Çatı katında oturuyorum diye birazcıkta korktum. Şimdi bazılarınız gülmeye başladınız bile. Siz gülün bakalım. Ben hiç gülmüyorum. 
          Biliyorsunuz bundan iki hafta önce “Bİ DÜŞÜN” diye bir yazı koymuştum sayfama ve sizlerin bu resmi yapmanızı istemiştim. Bu arada aklıma gelmişken sorayım. Nasıl anlattığım resmi kaç kişi yapmaya kalktı? Gerçi bana ulaşan dostlarım oldu. Ama resmi yapamadıklarını da söylediler. Doğrusunu isterseniz ben de yapamadım. Ama bazı dostlarım çorap yerine manzara resmi, deniz içi akvaryumu, ağaç resmi gönderenler oldu. Çok ilginç geldi bana doğrusu. Bi düşün dedik, çok değişik konular çıktı karşıma. Bazı dostlarımda bu resimde ya bir anı vardır, ya da o resmi yapan kişi de bu resmin mutlaka bir anısı vardır dedi. Ben de araştırdım, sayfamızın yazarı olan arkadaşıma, Serap DURMUŞ’ a ( İngilizce öğretmeni) sordum ve o da bir anısının olduğunu söyledi. Asıl merak ettiğim o yeğeni ne alemde! Çünkü resmin dışında bulunan soru işareti insanın aklında soruların olmasına hep neden oluyordu.
          Ama benim aklımda yine sorular devamlı ortada. Bu arada 8 Mart dünya Kadınlar gününüzü de kutlamalıyım. Bu gün evden çok yağmur yağdığı için geç çıktım. Benim köşe yazarlığı yaptığım Davutlar Ekspres gazetesine gittim. Ama her adımımda değişik sorular, değişik düşünceler hop oturup hop katlı gitti. Neden mi? Keşke bu neden sorusunun cevabını çok basit verebilsem. Bütün sorun da orada zaten.
          Bizim insanlarımız hiç eleştire gelemiyor. Ama kendileri eleştirmeye başladılar mı kırmadık baş, kırmadık kalp bırakmazlar. Ben dostlarıma hep şunu söylerim; Ben asla kalp kırmam. Benim prensibim, kafa kırar kalp asla kırmam. Bu da benim prensibim. Çünkü kırılan kafanın yanlışı affedilir, kırılan gönülün, kalbin tamiri mümkün mü? Asla mümkün değildir dostlarım. Ama siz siz olun ikisini de kırmayın olur mu? Ama sizi eleştirenlere de asla olumsuz bakmayın. her şeyden önce biz bir insanız, yanılma payımız var. Hemen parlamayalım, ters bir davranışa da girmeyelim. 
           Kadınlarımız hak isteriz diyecekler. Bazı büyük şehirlerde sokak eylemleri olacak. Polisle çatışma olacak. Peki neden? Hak isteyecekler. Peki çatışma çıkınca ne olacak dostlarım biliyor musunuz? Zavallı esnafa, vatandaşa olacak olanlar. Camlar kırılacak, çerçeveler inecek, yoldan geçen o suçsuz insanlara olanlar olacak. Hürriyet ararken bir başkasına zarar verilecek. Ondan sonrada hakkımızı vermiyorlar olacak. Keşke patırtısız gürültüsüz olsa bu işler. 
           Geçende bir gazetede bir yazı okudum. Bir zamanlar devletin üst kademelerinde görev yapmış ve unutamadığı bir anısını anlatıyor. Yazının başlığı da “ÖĞRET ÖĞREN” Orada dikkatimi çeken nokta şu; bu kişi bir zamanlar yılsonu bitirme sınavlarında gözetmen olan bir bayan öğretmenin kendisinden sınav esnasında parmağındaki yüzüğü çıkarmasını istemiş, oda bunu babam taktı, babam çıkarır. Bu yüzüğü bana babam kara gün ve sağlığım için verdi, demiş. Öğretmende özür dilemiş. Aynı kişi devam ediyor; “ Öğretmenim size bir şeyler öğrettim mi?” öğretmen de evet demiş. Daha sonra aynı kişi öğretmenden bir soruyu yapamadığını, ona bu konuyu anlatıp anlatamayacağını sormuş, öğretmen de konuyu ona anlatmış. 
           Şimdi değerli dostlarım, burada bir yanlışlık var bana göre. O öğretmen arkadaşın o öğrenciye kopya vermemesi gerekirdi bu bir! O çok kendini bilmiş öğrenciye; “ Keşke sınava gelmeden önce bir şeyler öğrenip te öyle gelseydin, ben şimdi sana anlatırsam başkalarına haksızlık olur. Vicdanım el vermez. Ben burada sebebini bilmediğim bir durumu öğrendim. Sen ise öğrenmen gerektiği halde öğrenmeden gelmişsin. Lütfen bir daha ki sınava öğrenerek gelir misin?” deseydi, sanırım yanlış bir şey de yapmamış olurdu, ne dersiniz dostlarım? Bu başımıza gelenler böyle hep kendini beğenmişler yüzünden gelmiyor mu?
            Yönetici olurlar, onların olumlu yönlerini söylersiniz, sizi el üstünde tutarlar. Ama birazcık yaptıkları işler konusunda olumsuz eleştirme yaparsınız, o zaman da size karşı cephe alırlar. Ne yaparsanız yapın insanlara yaranamazsınız dostlarım. Ben yaranamadım. Daima doğruları söyledim. Hani doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış misali hep kovalanan ben oldum. Bir dakika dostlarım. Sakın pişman olduğumu sanmayın. Asla pişman olmadığım gibi de; “ Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözünün olduğun gibi görün felsefesini kendime düstur edindim. Daha konuşulacak çok konular var ama, onlarıda başka bir güne bırakalım, olmaz mı?
             Kalın sağlıcakla dostlarım.
                                                                      
Davutlar /21.02.2006
Hüseyin DURMUŞ 
www.kafiye.net