EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
Dr. Sait Güngör ELGİN
Eğitim Bilim Uzmanı
SMS:0532-516 09 28

KASAP HAŞİM NE DİYOR?
Dün “Alternatif Merkez Bürosu’na” uğradım, Gazetemizin Genel Koordinatörü İbrahim Tunca’ya hem merhaba diyeyim, hem de gazetemizin ikinci sayısı geldiyse birkaç tane alıp eşe dosta dağıtayım istedim.

Yazıhane Orgeneral Asım Gündüz Caddesinde malum. Yazıhaneden çıkınca elimde gazetelerle ilk uğradığım yer Kasap Haşim. Hem hoş beş ederiz, hem de gazeteden birini onlara bırakırım. İlk sayısını dağıtırken de öyle yapmıştım.

Gazeteyi verdim, benim yazılarım da bu gazetede çıkacak diye ekledim. “Okuruz Sait ağabey” dedi. Dükkanda babası, oğlu, bir de yardımcısı var. Küçük oğlu beni pek sever, uğradıkça ona matematik problemleri sorarım. Emekli de olsak öğretmenlik damarlarımıza işlemiş. Çayımı küçük oğlan getirdi, çayı yudumlarken işler nasıl diye sordum. Tabii esnaf hiçbir zaman kötü demez. Allaha şükreder. O da öyle yaptı. Ben de soruyu başka türlü sordum. “Seçim sonuçlarını nasıl görüyorsun?” dedim. “Eğer şu Cumhurbaşkanlığı işi olmasaydı, oyumu kat’iyyen iktidar partisine vermeyecektim, ama bu Cumhurbaşkanlığı’nda oynan oyunlar doğrusu kanıma dokundu.” Dedi. “Aslında Sait ağabey, ben hiçbir partiye bağlı değilim. Esnafım, ben. Kasama girene bakarım. Allah seni inandırsın Sait ağabey, bak saat üç oldu, sabahın altısından beri şuradayım ve kasamda hala ….dişe dokunur bir para yok. Ağabey ben gıda maddesi satıyorum. Herkesin buna ihtiyacı var.”

Ben de tarafsız olduğumu, hiçbir partiye angaje olmadığımı söyledikten sonra. “Bak Haşim, birer oyumuz var. Bu oylarımız çok değerli. İyice düşünüp taşınmadan, duygusal sebeplerle bu oyumuzu perişan etmeyelim. İç siyasette, dış siyasette, ekonomide, eğitimde, sağlıkta başarılı görüyor musun bu iktidarı” diye sordum. “Hayır, hiç birinde başarılı görmüyorum Sait ağabey” dedi. Çayım bitti, dükkana başka birileri geldi, alış veriş yok. Ben de vedalaşıp ayrıldım.

İkinci durağım Elektrikçi İsmail Usta. Onunla da sohbetimiz Asım Gündüz Caddesi üzerine oldu. İsmail Usta “Biz dedi, o caddeye Orgeneral Asım Gündüz Caddesi levhası koydurtmuştuk, Belediye’ye. Ama, sokak ve cadde levhaları bazı şirketlerin reklamlarını konulacak şekilde yeniden yazdırıldı. İyi oldu. Kaliteli oldu. Ama Orgeneral Asım Gündüz Caddesi gene Asım Gündüz Caddesi olarak değiştirilmiş. Belediye Başkanına gittim, bu durumu düzelttirmesini rica ettim. Bana söz verdi, ama bir süre sonra cadde adının değiştirilmediğini görünce, Başkanla karşılaştığım bir yerde bu durumu tekrar hatırlattım. Benim yanımda ilgiliye talimat verdi, bilmiyorum değiştirildi mi?” Ben de “şimdi oradan geliyorum, değiştirilmiş” dedim. Neden bu cadde adı üzerinde bu kadar ısrarla durduğunu sorunca:” Hocam, Asım Gündüz Paşa, Kurtuluş Savaşında Kurmay olarak taarruz planlarının hazırlanmasında rol almış, Atatürk’ün bir konuşmasında da bunu teyit ettiği, Kütahya’mızdan yetişmiş bir Paşa. Hatta biz onun evini müze yapmak istedik de, evin vereseleri tarafından satıldığını öğrenince vaz geçtik. Hiç değilse, caddedeki adını tam yazalım da yeni nesil onun rast gele biri olmadığını bilsinler.” Dedi. Bu hassasiyet karşısında hayranlığımı dile getirmekten kendimi alamadım. İşte Kütahya ve Kütahyalı böyle.

Ordan, Merdivenli sokaktan damadımın muayenehanesine geldim. Türkan abla oturuyor. Kızını ziyarete gelmiş. Türkan abla rahmetlik Otuz ağustos (eski adıyla Birinci İlkokul) Başöğretmeninin kızı. Türkan Taşer. Benim de ilk okul beşinci sınıfta iken Osman Öğüt öğretmenimin (onu rahmetle anıyorum) hasta olduğu uzun bir süre bizim öğretmenliğimizi yapmıştı. Hem benim ailem, hem eşim tarafından akrabamız da oluyor. Eşimin amcasının kızı.

Tabii gazete ile ilgili bilgileri verdikten sonra, söz döndü dolaştı Otuz ağustos İlköğretim Okulu’na geldi. “Okulu yıkıp, yerine iş merkezi yapacaklarmış. O okul 1937 yılında açıldı. Kaloriferli, konferans salonlu, çift bahçeli bir okuldur, Kütahya’da bunca deprem oldu, ne çatladı, ne yıkıldı. Böyle sağlam bina yıkılır mı? Hem o Cumhuriyetin Kütahya’ya armağanı, onca bürokrat, teknokrat, siyasetçi bu okuldan yetişti.” Dedi. “Peki bu durma Kütahyalı’lar ne diyor?” diye sordum. “Kimsecikler ilgilenmiyor. Kütahya’nın sahibi yok.” Deyince, doğrusu çok üzüldüm. Halbuki ben Kütahya’nın tarihi değerlerine çok önem verdiğini görüyordum. Evliya Çelebi’nin Müze evi, bahçesi yapılmış, önünden geçerken iftihar ettim. Evliya Çelebi’nin Kütahya’nın yetiştirdiği bir büyük zat olduğunu çocukluğumuzda hiç duymamıştık. Şeyhin Şeyhi’ler, Hacı Pesendi’ler, daha niceleri…İnşallah bir gün Cumhuriyet anıtlarının korunması ve müzelerinin açılması için de sıra gelir,

Hürriyet ve Cumhuriyetin değerini Kütahya’dan daha iyi bilen bir şehir olamaz, Düşman işgalini gördü. Şavaş çevresinde cereyan ettiği, bir çok şehit verdi. Kütahya geleneklerine bağlıdır. Nankör değil, hatırşinastır. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu bilir.

31/Mayıs/2007
Dr. Sait Güngör ELGİN
www.kafiye.net