Nazlı Saraç Orak ile Röportaj
Kadına Şiddet

Gazetem İzmir / Sıla Ürpermez – Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan ‘’kadınlara şiddet’’ konusu yıllardır savaşılmasına rağmen eksilmediği gibi fazlasıyla artmaya devam ediyor. Kadınların günlük hayatında karşılaştığı bir durum olan tacize maruz kalma, otobüste, cafede, trafikte, yolda yürürken, bankada sıra beklerken, günlük olağan hayatın içinde yaşadığı kötü bir durum. Taciz, maalesef sadece fiziksel olarak sınırlı değil; gözle, sözle olan tacizler kadınlarda psikolojik yıkımlara, özgüven eksikliğine neden oluyor. Gün geçmiyor ki gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında kadına yönelik tacizden, eziyetten psikolojik baskıdan şiddet davranışlarının haberine rastlamayalım.

Şiddet, toplumumuzun en küçük temel taşı olan ailede başlıyor. Aile içi şiddete maruz kalan çocuklarda psikolojik olarak etkilenip bir yetişkin olduğunda ailesinin aynası oluyor.
Halkın içinden kadınlarla yaptığımız röportajda bayanların şiddet konusundaki düşüncelerini sizlere aktaracağız…
khjgkhgjvjgksaj

Nazlı Hanım, icra ettiğinizle meslekle alakalı olarak çok fazla göz önündesiniz. Bunun dezavantajlarını yaşıyor musunuz ve kadına şiddet konusunda düşünceleriniz nelerdir?

Ben bir ses sanatçısıyım. Bir kadın olarak bu camianın içerisinde bulunmanın güzel yanları olduğu kadar kötü yanları da var ve ben bunlarla mücadele etmek zorundayım. Sanatımı icra ettiğim bir yerde sadece yaptığım işle var olmak isteyen biriyim. Sözlü tacize ya da fiilen gerçekleşen kötü bir durumla hiç karşılaşmadım. Gerek yapılan eleştirilerde, gerek sorulan sorularda her zaman işimle alakalı olanları dikkate alıyorum. İşimin dışında yapılan yorumlara tepkim her zaman serttir .O aradaki ince çizgiyi korumak çok da kolay değil.
Halk otobüsleri kadınların korkulu rüyası…
Günlük yaşamamızda araç olarak en çok otobüsleri kullanıyoruz. Hele bir de kalabalık otobüse denk geldiyseniz bir kadın olarak vay halinize. En çok tacize maruz kalınan ortam; kadınların korkulu rüyası. Bir kaç defa rahatsız edecek boyutta bir durumla karşılaştım. Kendisine rahatsız olduğumu dile getirdim ve herkesin içinde deşifre ettim. Hiçbir zaman bu durumla ilgili durumlarda sessiz kalmam. Sessiz kalan kadınlara tavsiyem; susmayın ve kendinizi ezdirmeyin.
Bu ülkede hala 400 bin kadın okuma yazma bilmiyor…
Bir dönem gönüllü öğretmenlik yaptım. Okuma yazması olmayan o kadar çok kadın var ki, ekonomik özgürlüğü olmasa bile bir kadın en azından bilinçli bir anne olarak çocuklarını yetiştirmelidir. Çünkü her şeyin temel taşı aile. Çocuklar, ilk ailelerinden; özellikle annesinden alacağını alıyor. Okuma yazması olmayan bir kadın çocuğunu nasıl yönlendirebilir, nasıl bilinçlendirir? Her şeyden önce kadınlarımız, kızlarımız okumalı ve ayaklarının üzerinde durmalılar.
Bir kızı ve oğlu olan anneler; oğlunuza farklı, kızınıza farklı davranmayın…
Gözlemlerime dayanarak söylüyorum bir kızı aynı zamanda oğlu olan anneler kızlarını dışarı çıkmasını kısıtlarken oğullarına rahat bırakmasınlar. Oğlan çocuğu ailede ilk kızla erkeğin ayrımını işte burada yapıyor. Kadın geç saatte dışarı çıkamaz ama erkek her zaman özgürdür. Oğlan çocuğu böylelikle kadını zayıf görmeye başlıyor ve bu bilinçle yetiştiriliyor. Kız çocukları eğitilmeli, okutulmalı, bilinçli, şiddete boyun eğmeyen insanlar olarak yetiştirilmeli.

Gazetem İzmir / Sıla Ürpermez
www.kafiye.net