GECENİN KARANLIĞINDA

Zifiri, karanlık bir gece. Dünyayı bir sessizlik kaplamıştı. Herkes uykusunun en derin yerinde. Uyumak üzereyken arkadaşım merhaba dedi. İnternet üzerinden selamlaştık. Arkadaşım;
– Yazayım, biraz dertliyim, diyerek izin istedi.
Henüz uyumamıştım, şaşırdım, biraz tereddüt gösterdim. Hiç beklenmedik bir saatteydi çünkü. Saate baktım. Saat ikiyi kırk iki geçiyordu. Merak ettim, tamam, dedim. Geç saatte neden uyumamış diye kendi kendime sordum ve merak ettim. Bir merhaba, selam, sabahtan sonra sordum arkadaşıma;

– Senin derdin nedir, diyerek.

Bir uzun offffffff çekerek başladı söze;

O anlattı ben dinledim. Hiç sözünü kesmeyip iyi geceler demeye bile gerek duymadım.
Yüreği yangın yeri ciğeri tutuşmuş, kırk sene öncesi hatıralarının içine girmiş çıkamamış.
– Boğuluyorum, nefes alamıyorum, dedi.
Hiç nefes almıyor gibi yazdıkça yazıyordu. Bana yazdıkları çok ilgin ve hüzünlüydü. Burada çok eskilere dayanan acı mı acı, kavuşulmamış bir aşk hikâyesi vardı. Çok duygulandım. Çok etkilenmiştim. Hemen unutmadan kaleme alıp yazmaya başladım.
Bana anlattıklarından şöyle devam etti sözüne;
– Çok haklısınız şaşırmakta. Gecenin bu vaktinde herkes mışıl mışıl uyurken benim yüreğim titriyor. Ağlıyor, özlüyor, rüyalarıma giriyor.
Özür dileyerek anlatmaya devam etti. Hala gördüğü rüyanın etkisindeydi. Rüyalar vardır geçmişi canlı tutan. Hiç unutulmayan anısını anlatmaya başladı.
– Sene 1979 bir Alman şirketi ile Libya’da çalışmaya gitmiştim. Orda tesadüfen bir Boşnak güzeli ile tanıştım. O zamanlar 22yaşında, çiçeği burnunda, Anadolu’nun ücra köşelerinde hayata gözlerini açmış, 24 ayar külçe altın gibi saf ve temiz, daha hiç kadın tanımayıp dokunmamış biriyim. Konuşurken bile kızaran yüzüm, titreyen dudaklarım, utancından kafamı kaldırıp kadın yüzüne bakmayan, toy biriydim. Nasıl unuturum ki, ilk göz ağrımı, diye üzülerek hiç soluk almadan anlatmaya devam etti.
– İşte benim uyanık olmamın sebebi bu, dedi.
Ağlamaklı bir sesle anlatmaya başladı. Yazmayı bıraktık artık, sesli konuşuyorduk.
– Onu gördüm rüyamda, çok eskilere gittim, dedi. Benimde maalesef Fizan çöllerinde, Sahrada Merdüm vadisinde, yıllar öncesi tanıyıp aşık olduğum, bir Belgiratlı güzeli rüyamda gördüm. Biliyorum o nalet olası Sırp saldırılarında dünyasını değiştirdi. Beni gözü yaşlı, bağrı yanık buralarda bırakıp gitti. Onun mezarının üzerinde mavi kelebekler uçuşuyor. Lakin sevmek çok güzeldi. İnsanın sevdalısını unutmak çok zormuş. Sevip de kavuşamayan bütün âşıklar beni çok iyi anlayabilir, diyerek bitirdik sohbetimizi.
Zülfiye Dönmez
www.kafiye.net