ÖNCE NEFES ALMALIYIZ
Eli kalem tutan herkes yazdı aylardır bir adım öne gidemediğimizi, terörde kilitlendiğimizi. Terörle yattık, terörle kalktık. Askerlerimizi şehit verdik, törenler düzenledik, yâd ettik, başsağlığı diledik. Bir olduk, kenetlendik. Tüm bunlar yaşanırken araya referandumu sıkıştırdık. RTÜRK ile haberler üzerine mülahazalar gerçekleştirdik. Ardından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını buruk bir sevinçle kutladık. 10 Kasımda da Mustafa Kemal Atatürk’ü yâd edeceğiz. Kısacacı aylardır acıyı, kaşık kaşık içtik çorba niyetine. Artık yeter.
Kaçırılan sekiz askerimizin bırakılması karşılığında, küstahça; Abdullah Öcalan’ın bırakılmasını isteme cesareti gösterenlere bir ip ile cevap verilmeli. Tek vatan, tek millet, tek bayrak gibi keskin sözlerin ardından keskin bir davranış beklenmektedir. Hani Atalarımız “lafla peynir gemisi yürümez” demişler ya, çok haklı söylemişler. Bize icraat gerekli, bize çözüm gerekli. Bize milletvekillerine dağıtılacak bilgisayarlar, verilecek cep telefonları lazım değil. Onların ev sahibi olup olmadıkları değil, ülkem insanının içinde yaşadığı evde huzurlu olmaları lazım. Bize mutlu, sağlıklı ve refah içinde yaşayan insan lazım. Öyle ki; vatandaşın huzuru, ülkenin huzurudur.
Bizler makalelerimizi yazarken yüzlerimizi asmaktan, düşünürken başımızı ağrıtmaktan çok yorulduk. İstiyoruz ki; bu ülkede yaşanan şu dramatik sahneler şikesiz ve çarçabuk bitsin, yaşanan olumlu, ılımlı, makul ve sevindirici cümleleri makalelerimizde yer verelim. Her gün bir başka pencereden seyredelim ülkemizi. Her gün bir başka mevzuyu irdeleyelim köşemizde. Gözyaşının yanında tebessüm utanır da yazamayız renkli sözleri. Siyah beyaz karelerin içinde sırıtır renkli sözlerimiz. O sebeple ki; hazanda yaprak dökerken pek çok aile, biz baharda açan goncaların peşinden gidemeyiz.
NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
—Buyurun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
—Evlat, müsaade edersen bir nefes alacağım.
Bu anekdotta olduğu gibi bir yokuş çıkmaktayız. Yokuşun sonunda güneşi, yeşili, güzellikleri göreceğiz. Ama önce bir nefes almalıyız. Önce yaşam için gerekli nefesi – iç huzuru- bulmalıyız. Sonrası Allah Kerim…

Kâbus görürken gülen insanlar, ancak ve ancak tek başına millet olduğunu sananlardır. Şükürler olsun ki; bize musallat olan düşman işte onlardandır. Korku değil savaş zamanıdır. O halde kılıçlar çıksın kınından, biraz daha beklersek pas tutacak kılıçlar, hepten şikeye mahal vermiş ve zaman tanımış olacağız.

07.11.2007
ELVİN UYSAL
hizmet gazetesi
www.kafiye.net