RÜYA

Bir rüya gördüm. Tüm sevdiklerim hayattaydı. Sen yanımdaydın. Mutluluk denen
kelimenin anlamını yaşıyordum. Annem yanaklarımı öpüyordu. Ben şeytan
uçurtmalarımı uçuruyordum. Arkadaşlarımla misket oynuyordum. Her zamanki gibi
dizlerim yaralı dönüyordum, annem önce kızıyor sonra sarıyordu. Üzerimde kiraz
ağacında yırtılan gömleğim vardı. Annem çok uyarmıştı; asla o kiraz ağaçlarına
tırmanmamam gerektiğini nerdeyse binlerce defa söylemişti ama bu mevsimde
kirazlar öyle kırmızı ve öyle tatlı görünüyorlardı ki… Her şeyi unutup tüm
gücümü o ağacın gövdesine verip hızlı hızlı tırmandım dallara.

Tam bir tane kiraza uzanacakken ince bir dal çarptı sırtıma.
Onun verdiği acıyla tutunduğum dalı bıraktım, yere düştüm ve düşerken sivri bir
dal parçası kolumu kesti. Eve gözyaşlarıyla, canım acıyarak zorla gidebildim.
Annem kızdı ama bir yandan da bana bir şey olacak diye korkuyordu. Gözyaşlarımı
sildi. Yüzümü temizledi. Sonra yaralarımı temizleyip sardı.

Çocukluğum hep böyle geçti benim. Bize sürekli kızan Bekir
Amca da buradaydı. Bize yine kızıyordu sessiz olalım diye. Ayşe teyzede o
tonton gülüşüyle yine gülüyordu bana. Şekerci Fatma Teyze de bize şeker vermeye
gelmiş, gülümsüyordu. Herkes buradaydı, sevdiğim her insan, hepsi hayattaydı.
Arkadaşlarım onları bulabilmem için saklanmıştı ve yine ebe yapmışlardı. Her
şey eskisi gibiydi yine mutluydum.

Eski sanki geri dönmüştü. Sonra birden irkildim, gözlerimi
açtım, büyük bir yanlışlık vardı. Büyümüştüm galiba. Perişan bir haldeydim. Her
şeyin kötüsü yalnızdım. Ne annem, ne Fatma Teyze, ne Bekir Amca, ne de
arkadaşlarım buradaydı. Burası dünyaydı.

 

Kardelen Esen GÜLŞEN
Şehit Halit Taş Ortaokulu
8. Sınıf
www.kafiye.net