BİR HİLAL UĞRUNA

Yolunuz bizim oralara düştü mü bilmem ama, bir Hilal uğruna binlerce yıldızın, binlerce ayın, binlerce güneşin battığı yerdir ÇANAKKALE…

Nice destanların binlerce kez yaşandığı, cepheye gönderdiği beyini hala döner düşüncesiyle bekleyen Gülsüm anaların bulunduğu yerdir ANADOLU…

Çanakkale savaşları belki de dünya tarihin gördüğü en acıklı savaşlardır.
On binlerce askerin savaştığı düşman askerini bir kere bile göremeden can
verdiği, İngilizlerin tokat üstüne tokat yedikçe Türk siperlerine kurşun
yağdırır gibi bombalar yağdırdığı, kolların bacakların havalarda uçtuğunu,
yerin altının ve üstünün sürekli yer değiştirdiği, her defasında “Tamam
bu sefer canlı Türk bırakmadık” diyerek saldırıya geçtikleri, her
defasında Allah’tan başka sığınacak hiçbir şeyleri kalmamış Mehmetlerin
kabus gibi tekrar tekrar karşılarına çıktığı yerdir Çanakkale.
Savaş istatistiklerine göre bir m2’ye 6000 merminin düştüğünü, bu oranın dünya savaş tarihinin en yüksek oranı olduğu, Havada iki merminin çarpışma ihtimalinin 600 milyonda bir olduğu, ama bu çarpışan mermilerden Çanakkale’de onlarca bulunduğu, Savaş Gazilerinin “Cehennem diye bir yer vardır.”Biz orayı gördük” dedikleri yerdir Çanakkale.
Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak
cepheye koştukları, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir
saldırıda İngiliz makinelisi ile biçildiği, Olayı
gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman
Çanakkale’den bahsedilse hüngür hüngür ağladığı yerdir ÇANAKKALE…
Darü’l Fünun’un tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için o sene hiç mezun vermediği yerdir ÇANAKKALE…

Çanakkale Savaşları’nda, Fransız kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını bırakarak yurduna dönmüş. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: “Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa çevremizde en nefis güzellikteydi. Su çiçekleri, leylaklar, Peygamber çiçekleri, papatyalar bir gökkuşağı âlemi oluşturuyorlardı. Şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo, kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!.. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!.. Az sonra ikisi de öldüler!” Ve daha neler neler…

Hepsinin ruhları şad olsun…

Nail AVCI
www.kafiye.net