SİVAS YÖRESİNDE NİŞANLI KIZA KURBAN GÖNDERME GELENEĞİ

Sivas ve yöresinde geçmişten bugüne kadar sürüp gelen Nişanlı Kıza Kurban Gönderme
Geleneği artık pek devam etmiyorsa da yine de  bu anlamlı ve nostalji dolu
geleneğimizin  hatırlanıp gelecek kuşaklara  tanıtmak amacıyla bu konu ile
ilgili yaşadığım anılarımdan hatırladığım kadarıyla  sizlerle paylaşmaya
çalışacağım. Unuttuğum bir ayrıntı olursa da şimdiden hoşgörünüze sığınıyor,
saygılarımı sunuyorum.

Sivas’ta Kurban Bayramından bir gün önceki güne
arefe,  arefeden  bir gün  önceki güne ise  şerefe denir. Eski yıllarda Kurban
Bayramı  yaklaşınca  nişanlı çocuğu olan oğlan evi ve kız evini  tatlı bir
telaş kaplardı. Çünkü  arefe veya şerefe günü oğlan evi   çarşıdan satın aldığı
kurbanlık  koçu kız evine göndermek zorundaydı. Zaten kız evi de çoktan gerekli
hazırlığını yapmış oğlan evinden gelecek kurbanı beklerdi .

İlk iş olarak oğlan evi çarşıya gidip besili bir koç
alırdı. Alınan bu koç’un üzerine giydirilmek üzere o yıllarda çarşıda sürekli
satılan kalın kartondan yapılmış üzerine  hediyeli dizmek  için cepleri olan bu kartondan alınırdı.
Kartonun üzerinde özel olarak hazırlanmış ceplerin içinde geometrik şekillerde
aynalar, renkli grafon kağıtları, kedi merdiveni dediğimiz süsler, parlak şekilli
kağıtlar bulunurdu. Bu karton alınan koçun üzerine giydirilirdi. Kartonun
üzerindeki  ceplere ise  çeşitli hediyeler herkesin görebileceği bir şekilde
dizilirdi. Bu hediyeler ayakkabı, terlik, elbiselik kumaş, iç çamaşırı, v.s
olurdu. Koçun vücudundaki tüyler ise farklı parlak renklerle boyanırdı. En
sonunda kırmızı  bir kurdeleye 90. lık dediğimiz  altın (gramüse) yada  altın
bir bilezik dizildikten sonra koçun iki boynuzundan kurdele bağlanırdı. Altın
veya bilezik koçun tam alnının ortasına denk getirilirdi.

Koç alınıp gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra sıra
gelir hediyelerle donatılmış süslü püslü koçu kız evine göndermeye. Oğlan evi
aynı okuyucu gezme geleneğinde olduğu gibi kendi çevresinden bir bayan ve
yanında  bir erkek çocuk ile  koçu kız evine gönderirdi. Kız evi tarafından da
koçu getiren  bayana yenge derler ve   ve çocuğa kendi güçlerine uygun bir
bahşiş verilir, gönderilirdi.  Bazen  de içeri alınıp farklı ikramlarda
bulunulurdu.

 

Koç şerefe günü gelmişse arefe günü, arefe günü
gelmişse aynı gün kız evinin maddi durumu iyi ise bir fayton tutardı. Eğer
fayton tutamamışsa aileden bir genç delikanlı koçun boynundaki ipi tutar
nişanlı kız ve ailesiyle birlikte ara sokaklardan geçerek herkesin imrenerek
bakışları arasında kabristan ziyaretine gidilirdi. Kabristana gittiklerinde ise
oraya ziyarete gelen kişiler tarafından da yine koça merakla bakılırdı
Kurban Bayramı sabahı kız evindeki erkekler bayram
namazından geldikten sonra ailece şenlikle, dualar eşliğinde kurbanı
keserlerdi. Parçalanan etlerden bir kısmı  kız evine ayrılır, bir kısmı ise  “
kızımızın kurban eti’  denilerek eşe dosta dağıtılırdı. Onlarda “Vah eylemi
canım Allah gabul etsin, hayırlı uğurlu olsun Allah  başa gadar mesut  etsin
anam  bir yastıkta gocasınlar hemi” derlerdi. En önemli unutulmaması gereken
ayrıntı ise koçun kuyruk yağı özel olarak ayrılırdı. Çünkü kız annesi daha
sonra bu kuyruk yağından bir tepsi tatlı yapıp oğlan evine göndermesi
gerekiyordu.

Kurban kesme işi bittikten sonra kız annesi kuyruk
yağından bir tepsi tatlıyı yapar ve ayrıca damat için alınan  gömlek, elbise,
terlik, damadın baş harfinin  de işlendiği ipek bir mendil birtakım çeşitli
hediyeler ile birlikte oğlan evine yine aynı şekilde bir bayan ve çocukla
gönderilirdi. Bu kez de oğlan evi gelen bayana harçlık verir gönderirdi. Hem
kız evi hem de oğlan evi üzerlerine düşen bu asli görevi tamamlamanın mutluluğu
ve tatlı yorgunluğu ile bayramlarını geçirirlerdi.

Sivas’ta  eski yıllarda uygulanan bu geleneğimiz titiz
bir şekilde uygulanmaya  çalışılırdı. Aksi halde halk arasında birtakım
söylentilere neden olurdu. Şöyle ki: Kız evi eğer kuyruk yağından tatlı yapıp
hediyeler ile birlikte oğlan evine göndermez ise   oğlan evi çevresindeki
kişiler  damadın annesine ‘ Vah anam görüyonmu bak  sen onlara dolu dolu
hediyelerle beraber  aslan gibi goçu gönderdin de onlar size bir tepsi datlıyı
layık gormediler bak hele’ derlerdi. Aynı şekilde bu kez eğer damadın annesi
kız evine koç ve hediyeleri göndermez ise bu kezde kız evinin  çevresindeki
kişiler  gelin adayının annesine”  Bacı gı vah bu nasıl iştiki, sen onlara
melekler aslanlar gibi gız veriyonda onlar size bir goçu layık görmediler mi”
diye aralarında  böyle  her iki tarafı üzecek  dedikodular  yaparlardı.

Günümüzde artık Sivas’ta nişanlı kıza kurban gönderme
geleneği yavaş yavaş unutulmak üzeredir. Bazı yörelerimizde halen devam
ediyorsa da artık  azalmıştır. Yeni evlenecek yuva kuracak gençlerimize
kurbanlık koç yerine  yeni yuvalarında her zaman kullanabilecekleri herhangi
bir eşya alınması tercih edilmektedir..

Belki o  yıllarda bu gelenek bir nostalji ve gurur
kaynağı olarak görülüyordu ama halen yaşadığımız günümüz  koşullarında  bu
geleneğin devam etmesi zorlaşmıştır. Her ne kadar bu tür geleneklerimiz
geçmişte uygulanmış ise de  artık devam etmesi ekonomik bakımından
güçleşmiştir. Nişanlanmış bir genç kıza kurbanlık koyun değil de evinde sürekli
kullanabileceği büyük bir eşyanın alınarak ona daha yararlı bir katkının
olacağının daha olumlu bir hizmet olacağını ve yeni gençlerin o zaman daha da
mutlu olabileceğini düşünüyorum.

Kurban Bayramınız kutlu ve mutlu olsun.
Her gününüz bayram sevinci ile dolsun..

SABİHA  SERİN
www.kafiye.net