Eyvah, annemin dizileri başlıyor…

Düşünüyorum da, ne kadar hızlı bir şekilde birçok televizyon kanalına sahip olduk. Bu kanallarımızın sayısı çoğaldıkça dizilerin sayısını hesaplayamaz oldum. Bir dizi tutulunca da, fotokopi usulü burada da geçerliliğini ortaya koyuyor. Bir kaç kelimeyi değiştirerek, isim değişikliği ile alın size binlerce dizi. Yaratıcılığımız, hayal kurma özelliğimiz, duygularımız, düşüncelerimiz; hepimiz buz kalıpları haline geldik. Hele hele sevdiğimiz bir film aktristi var ise artık onun sizin hayatınızdaki, duygularınızdaki etkilerini düşünemiyorum.

Özellikle, okullar açılınca annemin ve diğer annelerin televizyon başında geçirdikleri saatler ile biz çocuğuyla geçirdiği saatleri çıkarsak. Televizyonun başında annemin dizilerle geçirdiği saatler daha uzun. Annelerin iştahı kabaracak. Dizi izlerken keyfine de düşkün annem. Kahvesi, çayı, kekleri, börekleri sanki sadrazamları, sultanları, padişahları ağırlayacak. İkramlarla ödüllendirir kendini annem.

Belki de komşumuz Ayla Teyzeyle kuramadığı iletişimi ve ikram edemediği kahvesini içer. Dizileriyle öfkesini bastırır. Yok sayar yalnızlığını. Keşke kapatsa televizyonu, çalsa Ayla Teyzenin kapısını, müsaitsen kahve içelim dese. Kuvvetlendirse komşuluk ilişkisini, özellikle dizi için geçirdiği zamanda kayıplarını görse, görebilse…

Diziler olacak ve olması gerekir elbette. Gerçekle bağlantılı olmalı, annemin giremediği ve hiçbir zaman girmeyi beceremeyeceği toplum kültürüne özentisi. Sahip olamadığı zengin kocadan hediyeler. Giyemediği dekolte kıyafetleri, topuklu ayakkabılar. Saymakla bitmiyor ki… Rolde annem oynuyor. Okumayı, yazmayı unuttu. Unutacak. Düşünmeyi unutacak. Sorgulamayı unutacak. Beni unutacak. Akşam babam ve kardeşlerimiz aç mı kalacağız? Daha sabah kahvaltısı toplanmamış. Hüzünlü mü? Dizideki kadının duyguları için mi ağlayacak? Okulda düştüm dizim yırtıldı. Kanadı. Görecek mi yaramı? Öpücük konduracak mı acaba?

Annemin hayali, dizideki başrol oyuncusunun sevgilisine yapacağı sürprizler gibi babamın da sürpriz yapması. Herkes bir şeyler mi öğrenecek? Ablamın hayalleri, abimin beklentileri hep dizilerdeki gibi olacak. Herkes, dizideki hayal aleminde mi?

Televizyondaki diziler mi bozuyor toplumuzun iletişimini? Bende mi büyünce onlar gibi olacağım? Gerçekten de ortaokul ve lise öğrencisinin özel şoförleri mi var? Okuldan onunla mı dönüyorlar? Gerçekten de herkesin evinde bir hizmetçi mi var? Özel dadısı… Türkiye’deki her aile bu şekilde mi? Rahat, ekonomik özgürlüğünü aşmış zengin toplum muyuz? Bizim koltuklar kaç yıllık, perdeler demode mi oldu? Benim de odamda uyku setleri içinde yumuşak yatağımda mı olmam lazım? Abimden mi kaldı bu yatak ?

Çıktığım kabuğu beğenmeyip sorgulamam mı lazım? İstemiyorum böyle dizileri. Annemi, ailemi istiyorum. Dizilerde annesine sarılmış. Dizi bitince evladını kucağını alıp normal hayatta olan annemi istiyorum. Ama heyhat, annemin dizileri başladı…

18 Eylül 2014, Perşembe
Gülsüm Hicran Çaçur
www.kafiye.net