Görünmez Bağ – Gönül Dostluğu

13 Eylül 2014, 16:14
Görünmez Bağ – Gönül Dostluğu
Gülsüm Hicran Çaçur-Şanda
Paylaşmak, güvenmek, fedakârlık, sevmek, sevilmek. İnsanı var eden olmazsa olmaz bu soyut duygularımızdır. Ne kadar güçlü kuvvetli, makam mevki sahibi zengin ve etiketli olursak olalım. İnsan ilk önce güvenmek istiyor. Alışveriş yaparken bile hiç tanımadığımız insana güven duyamazsak, o kişiye karşı güvensizlik hissedersek alışveriş yapmadan çıkar gideriz. Aldatırsa aldatsın benim çok param var, batmam ya diyemeyiz.
Güvenmek şart. O güven duygusu için insanoğlu hep arayış içinde olmuş, hep bu güven duygusunu aramıştır. Tüm dinlerin temel kuralı ilahi yaratıcımıza güvenmek. İlahi yaratıcımıza güvendiğimizde ruh rahat, beden rahat, insan rahat.
Sosyal ilişkilerde de öyle. İnsanlar birey olarak iletişim kurduğu karşısındaki bireye güvenmek istiyor. Sonra adım adım topluma güvenmeyi öğreniyoruz.
Psikolojik açıdan ele aldığımızda da aynı beklentiler çıkıyor karşımıza. Kendimize olan güvenimizi kaybedince tüm psikolojik ve bedensel rahatsızlıklar başlıyor.
Bütün bu soyut duyguların ilk şartı diyebileceğimiz güvenden sonra da sevgi geliyor. İnsanı insan yapan sevgidir. Sevmek şart. Koşulsuz şartsız beklentisiz olmalı sevgi. İletişim kurduğumuz toplumda dünyada, evrende insanları birbirlerine yakınlaştıran bağ sevgi duygusudur. Sevginin çekim gücü o kadar büyük ki… Hiç görmediğimiz ilahi yaratıcımızı bütün ruhumuzla seviyoruz.
Sevginin çekim gücü o kadar büyük ki günlerce uyumadan bebeğimizin başında ateşi düşünceye kadar uykusuz kalıyoruz.
Sevginin çekim gücü o kadar büyük ki bu vatan için gözümüzü kırpmadan sabahlara kadar dağ başında nöbet tutuyoruz
Sevginin çekim gücü o kadar büyük ki sosyal medyada hiç tanımadığınız, sizi görmemiş kişiler, paylaşımlarınızdan enerji alıp, hayata tutunmak isteyebiliyor.
Fizik kurallarında hep bir çekim vardır. Atomun içinde nötron, proton ve elektron varsa çekim gücü bunları birleştiriyorsa; soyut bir duygudan ibaret sevgi ile insanda da bu çekim gücü var demek ki.
Gönülden gönüle giden birçok ince bağın varlığına çok inandığım için Gönül dostluklarına çok önem verdim. Bu yüzden gönül dostluklarına kapım hep sonuna kadar açık kalmıştır. En kötü zamanda dahi kapamadım gönül kapımı. Yürek sert ve haksız eleştiriler karşısında bazen Mevlana gibi oluyor. Dünya gözünüz kapanıp gönül gözünüz, gönül kapınız açılabiliyor. O yüzden yaşadığımız acıları hastalıkları (bu hastalıklar amansız kanser vb. rahatsızlıklar da olabilir) kırgınlıkları ayrılıkları hiç hafife almamak gerek. Her şeye gönül gözüyle bakıyorsunuz. Bir karıncanın bile amacını hedefini emeğini anlayabiliyorsunuz.
Amansız hastalıklarımızda Hz. Eyüp peygamberin acılarını anlayabiliyor, O’nun kalbiyle diliyle dua edebiliyorsunuz.
Sevginin çekim gücü öyle bir şey ki; hasta bir dostunuz kullandığı ilacın etkisinden saatler sonra kurtulup uyandığında sizin enerjinizi sevginizi arıyorsa sizin de onun uyanıp uyanmadığını merak etmemeniz mümkün değil.
Sevginin çekim gücü sayesinde o kişiyle aranızda gönülden gönüle giden çok ince bir bağınız vardır artık.
Dualarınızda, gözyaşlarınızda sizi çeken sevginin çekim gücü burada da kendini gösterir. Şifa olmak, hastalığına umut olmak, bencil olmamak paylaşmak, duaları paylaşmak, ilahi gücün sevgisini paylaşmak insanlığınıza değer katar. Görünmez manevi mevkiinizi yükseltirsiniz.
İnsan olmaktan tat almaya güvenme duygumla başladım sevmekle sonsuzlaştırıyorum. Ölümsüz olmak belki de bu…
Gönülden gönüle oluşan sevgim bağımla, sevgimle şifa olmak…
Gülsüm Hicran Çaçur-Şanda
www.kafiye.net