Bir Adam Vardı…

Zifiri karanlık geceleri imrendirecek kadar koyu bir yalnızlığa sahipti.Kapatmıştı bütün perdelerini gün ışığından korkardı.Gözlerinde ki buğuyu,dışarıyı görmek için bile hiç silmezdi…

Devrilip cümlelerinin içinde,harflerin arasında kendinden geçerdi.Endişeli bir hali,kendine saklanmış bir yanı vardı.Yürek yangınlarında açılan yaraları;parmak uçlarında kanardı.Saçlarında kırılan hayatın pamuk iplikleri her günün sonunda tel tel yanağına düşerdi.Belli ki bir sevdiği vardı!.Cümlelerinin sonuna hep üç nokta koyardı…

Ellerinde nikotin sarısıyla,dudaklarında öpmeye bile kıyamadığı kadının intihar girişimlerini yaşardı.Kaç uyku nöbetlerinde katletti hayalinde yaşattığı o aşkı;göz kapaklarında sallandırıp kaç gece cinayetine şahit oldu sayamadı.Yalnızlık buna engeldi.Ve karanlık alnına çizilmiş en koyu lekeydi…

Kalbi sevilmek içindi,oysa kendini yitik bir şehirde yalnızlığına terk etti.İçinde nikotin zehrini,uyku haplarını,antidepresanları,memleket meselelerini ve henüz kullanılmamış 29 harfi her gece bıkmadan usanmadan misafir etti.Aşırı dozda ağırladı. Sanki o kadar memnunmuş gibi karşılıyordu ki misafirlerini bir türlü gitmek bilmiyorlardı kendinden…Bir şarkı çaldı; üzerine bir sigara daha yaktı Hemen yanıbaşında duran uyku haplarından,antidepresanlardan aldı.Hiç biri o kadının gözleri gibi kafa yapmadı.O yüzden her gün aynı şarkıyı çalar,hep aynı misafirlerini ağırlardı.Ne var ki aldığı aşırı dozlar onu bir kere bile öldürmeye yetmedi. Tıpkı bir bakışında yüreğini sürgün ettiği sevgili gibi!…Yabancılara kapalı bir cezaevi görünümünde her gün başka bir mahkumiyetine kendini teslim ederdi…

Misafirleri onu epey bir bitkin düşürmüştü.Gecenin yalnız ve soğuk kollarında üşümüş bedeni sızıp kalıyordu.Bir hayal denizinde yüzüyor,o sürgüne gittiği gözlerin büyüsünde gözlerini güne aralıyordu.Her yer aynı değişen bir şey yoktu.’O’nun yokluğunun açtığı daha derin yaralar dışında…Aç karnına, doyasıya seyretti rengi solmuş o fotoğrafı.Gözyaşlarıyla yüzünü yıkadı.29 harfi çıkardı birer birer masaya dizdi.Güne onsuz yazacağı satırlarla başlamanın verdiği sıkıntıyla bir sigara yaktı…Uzun zamandır dışarı çıkmadığının, kendi mahkumiyetinin içinde esir bedeninin rutubet kokularını duymanın verdiği rahatsızlık ile dolaşmanın, kendine iyi geleceğini düşündü.Üzerine ‘O’nsuz kullanmadığı 29 harfi giyindi.Dilinde ezberlediği o bildik türkü, elinde yokluğuna yaktığı sigarayla yola düştü…

Öylesine kendi karanlığına alışmıştı ki etrafı net göremiyordu.Güneş gözlerini kamaştırmış olmalıydı…Havayı derin derin soludu.Yine o bildik koku başını döndürdü.Etrafa şöyle bir göz gezdirdi.’O’nu aradı…Gördüğü manzara karşısında dehşete düştü.Her yerde cesetler vardı.Kabus muydu bu!..Henüz uyanamadığını düşündü.Ama tam içindeydi işte…Cesetler yığınının tam içinde!.Her yer birbirinin aşkından ölen insanlarla doluydu.Ya da ağır yaralı,aşktan ölmek üzereydiler…

Kısa bir şaşkınlıktan sonra kendisini bir doktor edasıyla ortaya attı.Ağır yaralı hastalarla konuşuyor;nasıl bu hale düştüklerini anlamaya çalışıyordu.

Kendi kendine:”Aşk bu kadar abartılacak bir şey olmamalı diyordu..”
Bir diğerine koşuyor:”Bak hayat devam ediyor” diyordu.

Kendi umutsuzluğunu başkalarına umuta dönüştürmeye çalışıyordu.

Ağır yaralı bir hastaya koştu:”Kendini toparlamalısın bunun için ölünmez ya”…dedi.

Hasta:
-”Sen beni anlamıyorsun abi”diyor ellerinde nikotin sarısından sararan bir fotoğraf,gözlerinde berraklaşmış bir buğudan sızan damlalarla son nefesini veriyordu…

Kısa bir şoktan sonra midesine şiddetli bir ağrı saplanıyor;anlam veremediği olaylar, gözlerinden film şeridi gibi geçerken, birdenbire uzaktan elinde sopasıyla beyaz elbiseli, beyaz sakallı yaşlı bir amca görünüyor.İçi ürperiyor,bedenini bir titreme tutuyordu.Amca yavaş yavaş yaklaştıkça,heyecanı çoğalıyordu.Ne yapacağını bilemedi.Yaşayan birini bulduğuna sevinmek ve korkmak arasında gidip geliyordu.Kalp atışları hızlanmıştı…

_Titrek bir ses tonuyla seslendi:
_Amca hayırdır nereye böyle?

_Bir yere değil evlat…Ben bir yere gitmiyorum ki; sen geliyorsun.Hoş geldin evlat.

_Nasıl yani,ben nereye geldim?.. Neredeyim ki?

_Artık sen de öldün evlat.Aşkından ölenlerden oldun.

Cesetleri gördüğün de duyduğu o koku git gide ağırlaşıyordu.
Bedeninde bir hissizlik,yaşadığı duygu karmaşasıyla üzerine yine
karanlık çöküyor ve aşkından ölenlerin arasında cesetlerin ortasında hiç kullanmadığı 29 harfle ‘onsuzluğa gömülüyordu…

ÜMRAN YILDIRIM
www.kafiye.net