BİR TEBESSÜM
Her an kullandığımız, kullanmamız gereken bir selamlaşmanın, bir hatır gönül sormanın, bir tebessümün ne kadar önemli olduğunu yeterince biliyor muyuz? Yahut gerekli selamlaşmayı, beraberinde gelmesi gereken hoşgörüyü, sermayesi sıfır olan gülümsemeyi toplum olarak yeterince yapıyor muyuz? Kuşkusuz insan oğlu toplumsal bir yaradılışa sahip olduğundan, bir arada yaşamaya alışmış olsak bile, daha ılımlı, daha hoşgörülü olmamız kaçınılmazdır. Aksi halde tıpkı yağsız bir motorun çalışması sonucu oluşacak aşınmalar gibi, hayatımızda da kayıplarımız olacaktır.
Bu konuyu okuduğum yaşanmış bir örnekle daha da belirginleştirmek istiyorum. Sabahleyin apartman çıkışında o güne kadar pek selamlaşmadığı bir kişiden, güler yüzlü bir günaydın alan komşusu çok şaşırır ama bir o kadarda sevinir. Bu olay, şahsın güne pozitif başlamasına, ileride karşılaştığı dilenciye güzel bir sadaka vermesine, bilahare dilencinin yalnız dünyasında dostu olan sokak köpeğini, yiyeceği ile beraber akşam apartman bodrumunda misafir etmesine kadar devam eder. Güzellikler devam etmektedir. O akşam depremi erken hisseden köpek havlamaya, dolayısıyla apartman sakinlerinin uyanarak depremde ayakta yakalanmalarına vesile olur. Sonuçta bazı can kayıpları önlenmiştir. Acaba bilerek kullandığımız veya farkında olmadan kullanmadığımız bir selamlaşmanın, insan yaşamına bu denli etkisi olabileceğini, yada sermayesi sıfır olan bir tebessümün insanoğluna kazandıracaklarını hiç düşündünüz mü?
Ya hoşgörü, tevazu, mütevazilik! Başlangıçta evde ailemize, sonra komşularımıza, çalışma arkadaşlarımıza, trafikte vatandaşlarımıza karşı v.s. günün her bölümünde gösterebileceğimiz biraz hoşgörü ile hayatı ne kadar da kolaylaştırabileceğimizi hiç düşündük mü? Bir gün Mevlana karşıdan geçen bir rahibi kalkıp selamlayınca, yanındakiler “Aman efendim, ne yapıyorsunuz. Siz nasıl ayağa kalkar ve mütebessim bir çehre ile bir rahibi selamlarsınız” yakınmasını görünce, “tevazu öyle bir kıymettir ki, onu nasıl ona bırakırım.” der. Örnekteki kıymetin acaba ne kadarımız farkındadır. Zaten dinlerin, kanunların amacı, insanların huzur içinde yaşamasını sağlamak değilmidir.
O zaman, madem ki hepimiz bu toplumun bir ferdiyiz, bu hayat hepimizin, gelin şu andan itibaren hayatımızı kolaylaştıralım ve insani görevlerimizi yapalım. Bol hoşgörülü günler dileğiyle, tebessümler eksilmesin yüzünüzden ve yüreğinizden,
“Gülümsemesini bilmiyorsanız dükkan açmayın”
Hoşça kalın, Dostça kalın.

Nail AVCI
www.kafiye.net