KİRAZ ÇİÇEĞİ
Bahar geldi. Rüzgâr ılık ılık esmeye başladı. Her taraf
cıvıl cıvıl kuş sesleriyle doldu. Yerler yemyeşil çimenlerle bezendi. Meyve ağaçları çiçeklerini açtı. Her şey çok güzel giderken rüzgâr, birdenbire sert esti.

Ardından bahar yağmuru yağmaya başladı. Meyve ağaçlarının çiçekleri, rüzgârdan ve yağmurdan zarar görmemek için, üzerinde bulundukları dallara sıkıca tutundular. Ama içlerinden biri bunu başaramadı. Bu bir kiraz çiçeğiydi.

Rüzgâr, onu dalından kopardı ve yan tarafta bulunan şeftali ağacına doğru
savurdu. Kiraz çiçeği şeftali çiçeklerinin çokça olduğu bir dalın üzerinde
durabildi ancak.

Şeftali çiçekleri, kendilerine benzemeyen kiraz çiçeğini
görünce şaşırdılar. Şaşkınlıkları geçince de aralarında fısıl fısıl bir şeyler
konuştular. İçlerinden biri, kiraz çiçeğine:
– Sen de kimsin? Bize hiç benzemiyorsun, dedi.
Kiraz çiçeği hâlsiz düşmüştü. Alçak bir ses tonuyla;

-Ben bir kiraz çiçeğiyim, dedi. Rüzgârın gücü karşısında
direnemedim. Yanınızda kalabilir miyim lütfen?
Şeftali çiçeği:
-Bizler, bu ağaçta yakın bir zamanda şeftali olacağız. Peki,
sen ne olacaksın? Kiraz desem, seni besleyecek olan ağacın dalından kopmuşsun
bir kere. Şeftali de olamazsın, dedi.
-Olsun, dedi kiraz çiçeği. Kiraz ya da şeftali olamazsam da
bir süre daha yaşayabilirim belki.
Şeftali çiçekleri, kendi aralarında konuşup bir karara
vardılar. Bu kararı diğer bir şeftali çiçeği açıkladı:
-Tamam, biz şeftaliye dönüşene kadar yanımızda kalabilirsin, dedi.
Kiraz çiçeği buna çok sevindi. Üzerinde bulunduğu dala sıkıca
tutundu.
Şeftali çiçekleri, baharın son günlerine doğru küçük
şeftalilere dönüşmeye başladı. Kiraz çiçeği hiçbir şey olamadan öylece
bekliyor, çiçekler şeftaliye dönüşürken onlara imrenerek bakıyordu. Bir sabah,
tutunduğu daldaki minik bir şeftali:

-Üzgünüm, ama artık seni misafir edemeyeceğiz, dedi. Çünkü
biz gittikçe büyüyoruz. Sen ise yerimizi daraltıyorsun.

Kiraz çiçeği gözlerinden sicim gibi yaşlar akıttı. Öyle ki,
o yaşlar sıkıca tutunduğu dalı bile ıslattı. Aslında o güne kadar içinde bir umut
vardı. “Belki şeftali olabilirim.” diye düşünmüş ama bu düşüncesini
şeftali çiçeklerine söyleyememişti. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını şimdi
daha iyi anlıyordu. İçinde hiçbir umut taşımıyordu artık. İşte tam da bu anda,
rüzgâr tekrar kuvvetlice esti. Kiraz çiçeğini, dalından kopardığı kiraz ağacına
doğru savurdu. Kiraz çiçeği, dalın birine tutunmayı başardığında, kardeşlerinin
hepsinin minik birer kiraza dönüşmüş olduğunu gördü.

Günler geçti, minik kirazlar biraz daha büyüyüp olgunlaştı.
Kiraz çiçeği ise hiçbir şey olamadan kuruyup kaldı. Bir sabah bütün kirazları
toplayıp kasalara doldurdular. Hiçbir şey olamayan kiraz çiçeği de kardeşlerine
veda ederek tutunduğu daldan ayrıldı ve ağacın altına düştü. Toprakla
buluştuğunda aslında çok da mutsuz değildi. Çünkü bu bir kiraz çiçeği bile
olsa; her canlı, beklenmedik durumlarla karşılaşabilirdi. Bütün çiçekler
meyveye dönüşecek diye bir kural mı vardı sanki? Başka çiçekler de rüzgârın
gücü karşısında aciz kalabilirdi. Böyle düşününce biraz daha rahatladı ve
dalından koptuğu ağacın altında derin bir uykuya daldı.

Ülkü Duysak
www.kafiye.net