SEVGİ ÜZERİNE
Evimde geçirdiğim bütün saatlerimde yanımda açık bir radyo bulunur. Asla radyosuz yapamam. Daha doğrusu müziksiz yapamam. Bu bir yıldır radyosuz yapamamaya dönüştü. İşte o devamlı dinlediğim radyoda akşamlardan bir akşam programın konusu “SEVGİ”ydi. Herkes alışılmış bilinen şeyler söylüyorlardı. Ya da “işte ne bileyim sevgi çok büyüktür.” diyorlardı. Yaşadıkları şeyleri anlatamamaları ve olgun insanlar grubunda olmaları beni çok sinirlendirmişti. Hemen arayıp düşüncelerimi belirtmiştim. Dicey de çıkışarak “Peki sizce sevgi nedir?” demişti. Bende “gözyaşı döküp, göz yaşı döktüğü için sevinmektir.Varlık içinde yokluğu, yokluk içinde varlığı yaşamak ve sorduğu soruları –NİÇİN İLE- cevaplamaktır” demiştim.
O akşamı unutamıyorum. Telefonu kapatıp ağlamaklı olmuştum. Çünkü o an bir ürperti, bir burukluk yaşamıştım. Fiziki olarak sebepsizmiş gibi görünüyordu göz yaşarlım. Ama ben battıkça kurtulmayı, çıktıkça batmayı yaşıyor ve bunun yükünü kaldırıp kaldıramayacağımı sorguluyordum cevapları ülkesinin kraliçesi “ Niçin ile”.
Ben ileride şair olmak istiyorum. İleride dememin nedeni, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir sözünün aklıma gelmesi. A.Hamdi Tanpınar’a göre :” Yirmi beşinden önce herkes şairdir, sen yirmi beşinden sonrasına bak.” Ayrıca şair olmak istememin bir diğer nedeni ise; şairler insanları kendine çeken geceyi içlerine çekerler. Şairler zoru başarırlar,zor insanlardır. Hele sevgiyi sadece kendilerine tanıtabilmek için sevgiyi tanıtamayan milyonların sorumluluğunu alırlar.
Her şeyden ötesi bizler sevgiyi yaşatabiliyor muyuz? Bana sorarsanız; hayır. Sebebi ne mi? Yaşayabilmek için kendini sevgiye adamak gerekir. Kısacası ben ve çevremde kendini sevgiye adamış insanlar göremiyorum. Bunun en büyük etkeni sevgiyle iç içe yaşayamamamız. Bazılarımızın sevgiyi kabul etmeyip, benimsemeleriyle ortaya çıkan zorluklar. Sevgiye, sevdiklerine inanmayıp kuşkulanmaları. Ve yine bazılarımızın sevgiyi tanımayıp onu değerlendirmeleri, sevgiyi incelemeleri.
Ayrıca sevgiyi anlatamamamız da çok büyük bir etken. Bence bir insan kendini anlatamıyorsa hiç demektir. Bu dünyada, bu düzende, işi yoktur. Kuru kalabalık yapar o kadar. Düşünürün biri : “ Konuş sana kim ve nasıl olduğunu söyleyeyim.” demiş. Bizler düşüncelerimizi dahi belirtemiyorsak, bir başkasının beni tanıtmasına, aldatmasına gerek yok.
Aman boş verin böyle gelmiş böyle gider deyip en kolayına kaçmak insanoğluna yakışmaz herhalde. Evet. Sevgiyi anlatmak zordur. Çünkü sevgi bir fikir değil, kalbimizde beslenen sıcak bir duygudur. O sıcaklığın bizi yakmamasını, neden yakmadığını, gönlümüzde beslenirken, neden mutluluk saçtığını anlatmak çok güç. Ama zoru başarmakta insanoğlunun görevi. Sevgiyi etkileyenlerden biri de özür dilemektir. Özür dilemek zor değil çok zor geliyor insanoğluna ve bizler özür dilemek yerine yıkıyoruz sevgimizi.
Sevgiyi hiç sorgulamadan yaşasak, cevaplar ülkesine hiç uğramasak. Yirmi beşinden önce şair olanı da alkışlasak, özür dilemeyip; bu büyük erdemi unutsak, herkesin sevgiyi anlatmasını beklemesek ve hiç ağlamasak…
Ama hayır. O zaman ne anlamı kalacak…Sevgi hep mutluluk ve lezzet değildir. Öyle de olmamalı, göz yaşı olmalı, ızdırap olmalı, zaten göz yaşı dökülmüş sevgiler sevgililer unutulmaz izi kalır. Sevgiyi doğru dürüst, adam gibi yaşasak, sevgimizi sonsuzluğa açılan kapının anahtarı yapabiliriz. Kaf dağının arkasında bir dünyaya gerek kalmaz. Şairlerin milyonların yükünü taşımasına da…Ama boş verdiğimizde daha mutlu olacaksak, o zaman boş verelim.
İzmir/01.03.2000 Zehra UZUN